BÖLÜM 31

5.5K 107 14
                                    

Kafamı kaldırıp yukarı baktığımda çıldırmış bir ifade gördüm. Biraz daha zorlarsam kiyafetlerini çıkarmayı beklemeden beni becerecekti. 

Ve sonra Jose "Sadece 10 saniye sonra güzel vücudun benim içine boşalmam için deli olacak Jessica." diyerek kemerinin tokasına yöneldi...

Kemerini çıkarttıktan sonra pantolonunun düğmesini açtı ki tam o sırada kapıyı açmaya çalışan birisinin olduğunu fark ettik. Hemen Jose'ye sus anlamında işaret yaptım. Aceleyle kıyafetlerimi giydim. 

"Sakın sesini çıkarma." diye fısıldadım. 

"Jessica, ne olacak boşver." dediğinde bir kez daha sessiz olmasını ifade ettim. 

"Ne demek ne olacak? Senin için olmayabilir ama benim için çok şey olur. Küçük duruma düşmek istemiyorum, sakın ses çıkarma birazdan gider çıkarız." 

"Ne demek çıkarız? Beni bu halde bırakamazsın." diyerek küçük Jose'yi işaret etti. Küçük ve sessiz bir kahkaha attım. Ellerimi iki yana açarak 'yapacak bir şey yok' taklidi yaptım. 

Yarı üzgün yarı kızgın bir şekilde bana baktıktan sonra yerden kemerini aldı ve pantolonuna geçirdi. O sırada ben de kapıya yaklaşarak eğilip delikten karşıda kimsenin olup olmadığını yokladım. Kimseyi göremeyince de  hemen Jose'nin yanına koşarak planımı anlattım. 

"Dinle. Şimdi ben çıkacağım, sonra arkamdan sen çıkacaksın ama ben ilk Lucy'nin yanına gideceğim. Yani ayrı yerlerde olacağız dikkat çekmeyecek."

"Of Jessica. Bu olayı büyütme kimsenin umrunda olmayız merak etme." 

"Peki." dediğimde sesimde küçük bir kırılma belirtisi vardı. Tamam belki abartmış olabilirim ama bir sürtük gibi görünmek istemiyorum. Bu yüzden telaş yaptım beni böyle terslemesinin ne gereği var. 

"Elimi tut, birlikte çıkacağız. Göreceksin kimsenin de umrunda olmayacak." dediğinde istekli görünmeye çalışarak elini tuttum. Ve kilidi çevirip kapıyı açtım. Gerçekten de Jose'nin dediği gibi kimsenin ilgisini çekmemiştim. Herhalde gelenlerden biri içeride daha fazla içki bulabilmek umuduyla gelmişti hatta belki de o da bir sevgilisi ile gelmişti. Ne olduğuna dair emin olamasam da sonuçta beni ilgilendirmiyor. Bizi farketmediyseler hiçbir sorun yok. 

Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan Jose'nin sesi oldu. "Bu burda bitmedi güzelim. Yarım saatlik işim var geldiğimde işimizi tamamlayacağız." 

"Ben... şey... Nereye?"

"Heyecanlanma sevgilim, sakin ol. Küçük bir iş. Geleceğim geri." diyerek dudaklarıma nazik bir öpücük kondurup yanımdan ayrıldı. Çok güzel, yine yalnızım. 

Jose'nin gitmesi üzerine mekanın ortasında tek başıma dikildikten sonra masama ilerledim. Zaten yalnız olduğumu gören tüm konuklar bir bir gelip hediyelerini vermeye başlamışlardı. Hediye vermeye gelen konuklardan biri Klaus'tu. 

"Aman Tanrım Jess! O kadar güzelsin ki görüş alanıma girdiğin her an sanki daha önce görmemişim gibi tekrar sana vuruluyorum."

"Çok naziksin, Klaus. Beni utandırıyorsun." 

"Bilmez miyim hiç, yıllardır ne zaman iltifat etsem kıpkırmızı oluyorsun. Ama şunu da bilmeni isterim ki o kızarıklığınla daha da seksi oluyorsun." Ah, işini bilen Klaus. Lisemizin yakışıklı çapkınıydı. Kiminle birlikte olmak istese anında elde ederdi. Bana da hep tekliflerde bulunmuştu ama ben hep reddetmiştim. Onu ne kadar yakışıklı bulsam da benim olabilecek erkeğin o olmadığını düşünüyordum. Ki zaten ne kadar ciddiydi teklifleri bile bilmiyorum. 

Alışılmamış DuygularHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin