5. Bölüm

17 9 3
                                    

"M-merhaba?" diyebildim ağzım kurumuştu. Büyük ihtimalle berbat görünüyordum başım ağrıyordu. Sanki yeni uyanan ben değilmiscesine. Göz kapaklarim ağır geliyordu.

"Ben, sırf değişik hastalar ile tanışabilmek icin Tıp'ı bitirdikten sonra psikiyatri bölümünü seçen fakat buraya geldiğimden beri tek işi yaklaşık 1 haftadır uyuyan seni gözlemlemek olan stajyer doktorum."

Dediğinde şaşırmıştım fazla bakımlı ve genc gözüküyordu.

"Çok genç ve bakımlı gözüküyorsun. Ve stajyersin nasil bu kadar bakımlı olabiliyorsun?"

Diye söylendiğimde kibirle kabardığını gördüm. Doğrusu ben de bu kadar iyi görünsem kibir ile dolup taşardım. Lakin şu an bir zavallıdan başka birşey değildim.

"Gün benim için 26 saat" diyip göz kırptı sahiden kendine olan bir saygısı vardı. Bu beni imrendirdi. Çünkü çoğu zaman boyle biri olmaya çalışıp daha çok tepetaklak olurdum.

"Annem ile babam nerede?" Diye sorduğumda etrafa bakındı ve tekrar gözlerini üzerime sabitledi.

"Bilmiyorum." Umursamaz tavrı canımı sıkmıştı. Nasıl bilemezdi? Bir haftadır tepemde olduğunu söylüyordu. Öyleyse nasıl annem ile babamın gittiğini görmezdi. Nereye gittiklerini sormazdı?

"Ne demek bilmiyorum? Bir haftadır tepemde olduğunu söylüyorsun nasıl görmezsin onları?"

Dediğimde sadece güldü. Gülüşü güzeldi küçük gözleri kısılıyordu. Ve bu ona güzel bir hava katıyordu.

"Burada bekle tamam mı? Şefime sorup geleceğim ve senin uyandığını da söyleyeceğim. Emin ol mutlu olacaktır. Çünkü bir ara öldüğünü sandık."

Bu çocuk cidden kibirli bir aptaldı. Nasıl doktor olmustu ki? Ne demek "öldüğünü sandık" hayır doktor olmuşsun ama nabzıma bakamıyor musun? Tanrım cidden. Asabımı bozmuştu bu stajyer doktor. Zaten annem ile babamin beni öylece bu aptal kibirli stajyer ile bırakıp gitmesine de bozulmuştum. Sahiden nasıl bırakırlardı ki beni? Bunu onlara soracaktım.

Kapının hızla açılması ile içeri adete uçan kibirli stajyerle karşılaşmayı bekliyordum zaten. Ama böyle aniden olması irkilmeme sebep olmuştu.

"Soo Min annen ile baban hic gelmemiş ki buraya. Ben de diyorum neden görmedim onları. Ahh bu hastalığın başka bir boyutu tabii."

Duyduklarım ile şok içerinde doktoru dinliyordum. Ve gözlerim dolmaya başlamıştı. Titrek sesim ile konustum.

"N-nasıl g-gelmemisler hiç?" Dediğimde kahkahalarla gulmeye başlayınca tekrar hayretle ona bakıyordum. Kahkahalarının arasında kesik kesik konuştu.

"Tanrım Soo Min bu kadar korkup üzüleceğini bilmiyordum. Ağlayacaksın. Sakin ol."

Bana sakin ol diyordu ama kendisinin sakin kalmaya ihtiyacı vardı. Çünkü durmadan kahkaha atıyordu ve cildi gittikce kızarmaya başlamıştı.

"Şakaydı. Şaka. Tabii ki annen ile baban getirdi seni buraya ama malûm 1 haftaya yakındır uyuduğun için insancıklar yorgun düştü. Bugünde eve biraz dinlenmeye gitmisler. Sen de onları beklermis gibi uyandın."

"Şaka mı? Sen neyden bahsediyorsun? Ne şakası? Bana bak doktor olduguna emin misin? Sadece buradaki hastalardan birisisin oyle degil mi? IMDAT!"

Diye bağırdığım da elleri ile ağzımı kapattı.

"Tanrım. Bu ses sadece ağzından mi çıktı sahiden? Sessiz kal tamam mı?" Diye söylenirken ağzımı açmıyor ayni zaman da bir de diger eli ile cebinden birseyler cikarmaya çalışıyordu. Biraz sonra elinde ki kartı bana dogru gösterdi.

Carpe NoctemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin