8.Bölüm❇ Karar
Dağ evine gelince Meredith beni buraya gelmeden önce kaldığım, oda demeye bin şahit isteyen yer aksine daha yaşanılabilir bir odaya kilitleyip salona geçmişti. Odada hiç pencere olmadığı için kaçma hayallerim, planlarım suya düşmüştü!
Tek kişilik, beyaz yorganlı yatağa oturdum ve başımı kahverengi başlığa yasladım. Ben Avcı'ydım. Ya her şeyin başlangıcı ya her şeyin sonu olacaktım.
Eğer her şeyin sonu olacaksam Dönüşümcüleri öldürmem gerekecekti. Bu düşünce kendimi kötü hissetmeme neden oluyordu. Hepsi dostum gibiydi. Her ne kadar başta beni öldürmeye kalksalar bile birkaç gün içerisinde onlara alışmıştım.
Bir de Dean olayı vardı tabii. Beni öpmüştü! Bu olaydan sonra onu nasıl öldürebilirdim ki?
"Kahretsin!" diye mırıldandım. Vereceğim seçim tüm dünyayı etkileyecekti. Eğer ben ölürsem insanların ölümü devam edecekken, ben Dönüşümcüleri, Alfaları ve Baş Büyücüleri öldürürsem hayat doğa üstü yaratıklar için bitecekti. Ve dünya normal bir yere dönecekti.
Düşünmem için sürem yalnızca üç gündü ve burada tıkılıp kalırsam verceğim seçim mecburiyetten olacaktı. Ölecektim...
Kapının kilit sesi gelince Meredith bir tepsiyle yanıma geldi. Tepsiyi yatağın yanındaki eski ama kullanılmadığı için yeni gibi duran komodine bıraktı ve dışarı çıktı.
Acaba içine zehir katmış mıydı? Veya benim acı çekerek ölmemi sağlayacak bir ilaç koymuş olamaz mıydı? Sonuçta amacı beni öldürmekti. Ama öldürmek isteseydi bunu hemen yapardı, ya da başka yollara baş vururdu.
Aç kalmanın benim üzerimde yaptığı etkiye hayret etmiştim doğrusu. Bir yemekten bile büyük şeyler arıyordum.
Çorbaya bakınca tavuk çorbası olduğunu gördüm. Doğrusunu söylemek gerekirse kokusu müthişti! Çorbanın içine, tepsinin kenarındaki bir dilim ekmeği küçük küçük koparıp attım.
Tepsideki kaşığı elime alarak kasenin içindeki çorbaya daldırdım. Kaşığa küçük bir ekmek parçası ve çorbadan gelirken ağzıma götürdüm. Ağzıma gelen müthiş tada şaşırmadan edemedim.
Ben, bana kuru bir ekmek ve su vereceklerini düşünürken bana harika bir çorba getirmişlerdi.
Çorbayı kim yapmıştı ki? Çok güzel yapmıştı.
Çorbayı bitirince başımı başlığa yasladım ve gözlerimi kapatarak beklemeye başladım.
Üç gün kalmıştı. Öldürmeme ya da ölmeme üç gün.
Bir anda dışardan kapının kırılma sesi gelince telaşla yataktan ayağa kalktım. Neler oluyordu?
Hemen ardından Meredith'in sinirle bağırma sesi geldi. Onun bu bağrışları bir süre sonra kesilince bedenime yayılan korkuya engel olamadım. Beni öldürmek isteyen başka biri mi vardı? Vardı elbette. Ama gelen onlar mıydı ki?
Bulunduğum odanın çok ta eski olmayan tahta kapısı kırıldığı zaman kapıyı kıran kişiye baktım. Gözlerim kocaman açılırken hissettiğim şaşkınlığı atlatarak Dean'a koştum. Kollarımı boynuna dolayıp başımı boynuna gömerken göz yaşlarım benim iradem dışında yanaklarımdan süzülmeye başlamıştı.
Dean, bir kolunu belime sarmış, diğer eliyle ise saçlarımı okşayarak ufak öpücükler konduruyordu.
"Sakin ol bakalım." diyen Dean'a sardığım kollarımı daha sıkılaştırdım. Vampir değil miydi? Acımazdı canı.
"Ben demiştim içimde kötü bir his var diye." dedi beni hafifçe kendinden uzaklaştırıp gözlerime bakarken.
Endişelenmişti. Bunu gözlerine bakarak anlamıştım.
Kırmızı gözlerini grimsi mavi gözlerime dikti ve çapkınca gülümsedi. Ardından küçük yaramaz bir çocuk gibi konuşmaya başladı.
"Sana ceza vermem lazım Küçük Clark. Üzgünüm." dedi ve dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Soğuk dudakları, sıcak dudaklarımla buluşunca kalp krizi geçiriyormuş gibi oldum. Kalbim fazla hızlı atarken Dean ise kalp atışlarımın farkına varmış olacak ki gülümsüyordu. Bunu dudaklarımın üzerine örttüğü dudaklarının kıvrılmasından anlamıştım.
Heyecanlandığım için yalnızca kalbim hızlanmakla kalmıyor midem kasılıyordu. Bacaklarımın titriyor olmasını söylemiyordum bile!
Yüzümde ufak bir gülümseme oluşurken elimden geldiği kadar karşılık vermeye başlamıştım.
Yaptığı tek bir hareket beni heyecanlandırırken onu nasıl öldürecektim? Ölmeyi tercih ederdim kesinlikle!
Az önce saçımı okşayan eli şimdi enseme inmiş beni kendine bastırıyordu.
"Ben yanlış bir zamanda geldim galiba!" dedi Ian öfkeyle. Onun bu yersiz öfkesine anlam verememiştim.
Dean istemeye istemeye geri çekilirken suratımın domatese döndüğünü anlamak için aynaya bakmaya gerek yoktu. Dudaklarımın kızarmış ve şişmiş, saçlarımın ise dağılmış olduğunu düşünmemse yalnızca domatese benzemediğimi açıkça belirtiyordu.
"Seni ilgilendirmez Ian." dediği sırada kapıda sorularıma cevap veren şoför belirdi. Adı neydi sahi? Hatırladım! Chris'ti.
"Bölmek istemezdim ama Melody'nin karar vermesi lazım." dediği zaman ona baktım. Haklıydı, vermem gereken bir karar vardı.
"Ne kararı?" dedi Dean, anlamazca. Gözleri gözlerime şüpheyle bakarken masumca konuştum.
"Önemli bir şey değil. Yemek istediğim pastanın çikolatalı mı yoksa karamelli mi olacağı." dedim tedirgince gülerken. Fazla saçmalamıştım. Chris bana baktı ve anlatmak istemediğimi anlayınca üstelemedi. Dean gülmeye başladığı zaman ben de güldüm. Ama bu gülüşüm tedirgin bir gülüştü. Vereceğim büyük bir karar olduğunu hatırlayan buruk bir gülüştü.
Ve ben de o sırada kararımı verdim. Son anda karar verecektim. O zamana kadar ise hayatımı yaşayacak, Dönüşümcülere vakit geçirecektim!
❇
Merhaba! 500 okunma olmuşuz yahu! Müthişsiniz. Bu kitabı bitirip başka bir vampir kurgu yazmayı düşünüyorum. Hadi hayırlısı vjdkkvdickd
1) Melody kurtuldu ama vermesi gereken bir karar var. Sizce ne yapmalı?
2)Bölüm nasıldı?
3)Chris hakkında ne düşünüyorsunuz? Dönüşümcülerin kurtarmasına yardım etti.
Seviliyorsunuz💙
👉İnstagram hesabım:
gizli_yazar01
Kurban Bayramınız kutlu olsun🎊💕
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avcı |Tamamlandı|
Upíři~Lanet, dünyayı asla bırakmayacaktı. Avcı, ne olursa olsun dünyada durup, insanları koruyacaktı.~ * Açık sarı saçları sanki özenle şekillendirilmiş gibi dağınık olan Dönüşümcüye baktım. Kırmızı gözleri, ay ışığının altında bir mermer gibi parlayan b...