8. Bölüm
Olanlar bir türlü aklımdan çıkmıyordu. O buradaydı. Beni hatırlıyordu ama benim onu nasıl bulacağıma dair bir fikrim yoktu. Onun gelip bana kendisini hatırlatmaktan başka bir şansım da yoktu zaten.
Fotoğraf olayından dolayı eskisi kadar derslere dikkatimi veremezken bu da öğretmenlerin gözünden kaçmıyordu. Sürekli iyi olup olmadığımı soruyorlardı. Bense sessiz kalıyordum çünkü nasıl hissetmem gerektiğini bilmiyordum. Bu halim Jimin'in gözünden de kaçmamıştı. Fazla soru sorup üzerime gelmek istemiyordu ama biliyordum, o da merak ediyordu içten içe.
Yine günlerden birinde sersemlemiş bir şekilde uyandım sabaha. Çok az uyumuştum. Üstelik hafta sonundaydık! Saatin yeni yediye geldiğini gördüğümde kafamı yastığıma geri düşürdüm. Annem beni uyandırana kadar biraz daha uyuyabilirdim. Tüm isteğim, hayallerim bu yöndeydi ama benim Park Jimin adında bir arkadaşım vardı ve bu anları mahvetmek en sevdiği şeylerdi. Elindeki poşetle odaya girdiğinde yanımdaki yastığı ona fırlattım.
"Sabahın köründe ne işin senin burada? Kendi evinden çok burada duruyorsun." dedim kafamı yastığıma gömerken.
"Senin için geldim aşkım, neden böyle dedin ki şimdi?" dedi zaten ince olan sesini biraz daha incelterek. Uyku falan bırakmamıştı insanda.
"Yılışma." derken bir yandan da yastığı dikleştirip oturur pozisyona geçmiştim. "Hem ne var o poşette?"
"Senin için bir şeyler aldım." dedi yüzüne o korkutucu gülümsemesini yerleştirirken. "Çok yakışacak emin ol." Gözlerimi devirmeme engel olmadım.
"Senin aldığın bir şeyi yapmam ben." Kalkıp banyoya adımladım. Elimi yüzümü yıkayıp kendime gelsem iyi olacaktı. Jimin de kuyruğum gibi peşimden geliyordu. Ona aldırmadan musluğu açıp eğildim. Aynadan Jimin'e baktığımda pis pis sırıtıp anında kapıyı kilitledi.
"Ne bok yiyorsun?" dedim sesimi sakin tutmaya çalışarak. Musluğu kapatmıştım.
"Sana çok seveceğini söyledim. Neden işleri benim için zorlaştırıyorsun Taetae~?"
"Ne zaman senin güzel bir şeyler yaptığını gördük? Söylesene!" Sesimin sonlara doğru yükseldiğini fark edip eski halime döndüm. "Çıkar beni buradan."
"Seni bayıltmak istemiyorum. O yüzden lütfen," kenarda duran tabureyi alıp lavabonun karşısına koydu. "buraya otur ve saçlarını boyamama izin ver." Şirin şirin bakmaya çalışıyordu. Ama buradan ölüm çıksa bile Jimin'in isteğini gerçekleştireceğini bildiğim için söylenerek oturdum. Sevinçle ellerini birbirine vurdu ve boyayı poşetten çıkardı. Kötü olursa elimden çekeceği vardı. Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım. Ardından Jimin'in sesi duyuldu.
"İşte başlıyoruz~"
***
"Seni sikeceğim Jimin. Şuna bak, herkes bana bakıyor."
"Çok yakışıklı oldun Tae, ondan bakıyorlar işte." dedi elini saçlarıma daldırıp karıştırırken.
"Bu kadar dikkat çekmeyi hiçbir zaman istemedim ama ben!" Okul bahçesinde ilerlerken gözlerini kısarak bana bakmaya başlamıştı.
"Neden sanat eserime laf ediyorsun?"
"Yalnız saçını boyadığın kişi ben olmasaydım ortaya bir sanat eseri çıkmazdı biliyorsun, değil mi?" dedim kafasındaki bereyi alıp kendi kafama geçirirken. En azından idare ederdi.
"Egoist." diye mırıldandı yan taraftan.
Sonunda okul binasının içine girebilmiştik. Böylece bana bakan gözlerin çoğundan kurtulmuştum. Dolabıma ilerlerken Jimin konuşmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I Miss You/TaeKook
Fanfic"Sen benim kırmızı saçlarımı çok severdin. Uyan. Bu sefer senin boyamana izin vereceğim." Bitkisel hayattaydı ve doktorlar bir yıldan uzun sürerse normal hayata dönmesinin zor olacağını söylüyorlardı.