Eylül oturduğu merdiven basamağından trabzanlara tutunarak kalktı. Gözlerindeki yaşları elinin tersiyle sildi. O adamla evlenmeyecekti. Bundan emindi. Babası onu istemediği biriyle evlenmesini istemezdi. Ya da Eylül öyle düşünüyordu. Salonda sohbet ediliyordu. Ve birazdan yemek yenilecekti. Eylül o yemeğe gidip evlenmek istemediğini söyleyecekti. Babasının kirli işlerden kurtulması için başka yollarda vardır. Yoksa da bir yolunu kendi bulacaktı. Ama yemeğe inmeden önce üstünü değiştirmeliydi. Yemek kokulu ve eşofman tarzı kıyafetlerle aşağı inemezdi. Odasına girip salaş beyaz bir tişört ve lacivert rahat bir pantolon giydi. Saçlarınıda üstün körü tarıyıp merdivenlerden aşağı inmeye başladı.
*******Demir telefonun çalmasıyla Kemal beyden izin alarak oturduğu yerden uzaklaştı. Telefonunu bilmediği bir numara arıyordu. Şirketten biri olduğunu düşünüp açtı. Karşıdan gelen erkek sesi ''Alo'' diye seslendiğinde Demir sesi tanımadığını fark etti. ''Efendim kiminle görüşüyorum.'' dedi Sakin bir sesle. Karşıdan kısa bir süre ses gelmedi. Biraz duraksamadan sonra Demir tam telefonu kapatıyordu ki adam konuşmaya başladı. ''Babanız kalp krizinden ölmedi. Onu Kemal Leventoğlu öldürdü.'' dedi sesi ürkekçe ve kısıktı. Demir şaşırmıştı. Fakat bir yandanda bir şaka olduğunu düşündü. Sinirle konuşmaya başladı. ''Ne saçmalıyorsun. Eğer bu bir şakaysa hiç hoş bir şaka değil.'' dedi. Sinirle adamın söyleyeceklerini bekliyordu. ''Tabi size böyle söyleyince inanmayacağınızı biliyordum. Bu sebeple videosunu biraz sonra size atıcam. O zaman Kemal denilen o adamın nasıl bir pislik olduğunu anlayacaksınız.'' dedi ve telefonu kapattı. Demir şaşkınlıkla ve merakla telefona baka kalmıştı. Ve gerçektende bir dakika geçmeden telefona gelen mesajla doğruluğuna inanmaya başladı. Videoyu daha rahat izleyebilmek için bahçeye çıktı. Havuzun kenarına geçip videoyu açtı. Gözlerine inanamıyordu. Babasıyla Kemal Leventoğlu bir şirket odasında karşılıklı viskilerini içiyordular. Fakat babası kalkıp masasına bir kaç evrak almaya gittiğinde Kemal babasının bardağına bişey döküyordu. Babası viskiyi bitirdiğinde Kemal vedalaşıp, gidiyordu. Kısa bir süre sonra ise babası kalbini tutarak yere yığılıyordu.
Bu nasıl olabilirdi. Neden? Neden Kemal Leventoğlu babasını öldürmüştü? Sinirden yüzü kasılırken elleri iki yanında yumruk yapmıştı. Bunun hesabını Kemal denilen o p*çe soracaktı. Tam içeriye girmek için haraketlendiği sırada düşünceleriyle yerinde çakılı kaldı. Ne diyecekti. Elimde bir video var ama gerçek mi? yoksa montaj mı? bilmiyorum ama babamı sen öldürdün deyip boğazına mı yapışacaktı? Bu çok saçmaydı. Kemal denilen adam her türlü bir kaçış yolu bulucaktı. Ve zeytinyağı gibi bütün yaptıklarının üstüne çıkıcaktı. Şimdi sankinleşip düşünmeliydi. Ne yapıcaktı? Ani bir plan yaparsa herşey kendi aleyhine olurdu. Bu öyle bir plan olmalıydı ki dünyada ki acılardan en büyüğünü Kemal denilen o herif çekmeliydi.******************************
Eylül salona girip ''Hoşgeldiniz.''dedi güler bir yüzle. Salonda Demir'in olmaması içinde büyük bir rahatlamaya sebep olmuştu. İlk önce
Nilüfer hanımın elini öpüp ağnına koydu. ''Hoşgeldiniz'' dedi nazik bir sesle. Nilüfer hanımda büyük bir gülümseme ve içtenlikle Eylül'e sarıldı. Gerçekten yaşlı kadının içi bu genç kıza sebepsizce ısınmıştı. Sonra Eylül Nilüfer hanımın yanında oturan güzel ve iyi giyinimli genç kıza elini uzattı ve ''Hoşgeldiniz.'' dedi gülümseyerek. Damla, Eylül'ün elini nazikçe sıktı ve iki yanağın
İçtenlikle öptü. Damla Eylül'ü baştan aşağı süzdüğünde. Giyinişinin gayet kötü olduğunu farketti. Fakat yüzü ve davranışları onu masum gösteriyordu. Bu da Damla'nın Eylül'e içinin ısınmasına yetmişti. Kısa bir süre sonra içeri Demir girdi. Yüzünde anlaşılması zor bir ifade vardı. Eylül , Demir'le fazla göz teması kurmak istemezcesine gözlerini aşağı eğdiği. Gözlerini aşağı eğdiği sırada birinin kendisine sarıldığını hissetmesiyle kaskatı katı kesildi. Gözleri şaşkınca açılırken yüzünü kaldırdı. Kendisine sarılan Demir'i görünce geri çekilmek istedi. Fakat iki kuvvetli kol genç kızı sıkıca sarmıştı. Eylül'ün yüzü utançla kıpkırmızı olurken yüzünü önüne eğdi.Demir kollarını yavaşça ayırdığında onu izleyen şaşkın bakışlara baktı. Şuan planını uygulamak için en uygun yerdi. Ve yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirip Kemal Leventoğlun'a döndü. ''Kemal amca kızının yıllardır aradığım iyilik meleği olduğunu bilseydim. Bu evliliği en başında kabul ederdim.'' dedi ve sahte gülümsemesine devam etti.
Eylül genç adamın dediklerini dinlerken şaşkınlığı iki katına çıkmıştı. Bu herif iki karakterli filen miydi? Biraz önce farklı şimdi farklı konuşuyordu. Kemal bey şaşkınlığını yendikten sonra konuşmaya başladı. ''Siz birbirinizi tanıyormusunuz.'' dedi ve Eylül ya da Demir'den cevap beklemeye başladı. Demir genç kızın elini tutup kendine yakınlaştırdı. Eylül'e öyle bir bakıyordu ki gören gerçekten onu sevdiğini söyleyebilirdi. ''Kemal amca kızınızla ilk bana küçük bir yardımıyla tanıştık. Sonra ise tesadüfen çocuk esirgeme kurumunda karşılaştık. İnsanlara iyilik yapmayı seven böyle sevimli bir kız ile karşılaştığım için kendimi şanslı sayıyorum. Onu daha sonraları aradım. Fakat nereye gittiğini öğrenemedim. Yurt müdüresi kızınızla ilgili hiçbir bilgi vermeyince vazgeçmek zorunda kaldım. Ama aramaktan vazgeçmedim. Ve yine bir tesadüf onu benim karşıma çıkardı. İzniniz varsa en yakın zamanda kızınızla evlenmek istiyorum.'' dedi ve ciddi bir yüzle Kemal Leventoğlu'nun cevabını bekledi. Kemal bey ilk önce kızının tepkisine baktı. Sonra ise çenesini kaşıdı. Düşünceli görünüyodu. Bu yaptıklarının hepsi kendini kurtarmak içindi ve şuan bu istek ona altın tepsiyle sunulmuştu. Fakat bir yandan da kızının hayatı baştan aşağı değişicekti. Ani bir kararla konuştu. ''Evlenmenize izin veriyorum. Zaten bu bir tanışma yemeğidi. İkinizin evliliğiyle ilgili tanışma yemeği.'' dedi ve yüzüne zorlama bir gülümseme yerleştirdi. Eylül'ün sanki dili tuttulmuştu. Bir kelime dahi edemiyordu. Şuan Demir'in onun hakkında dediklerinin hepsinin gerçek olmasını diliyordu. Fakat bir yandan da dediklerinin yalan olduğunu biliyordu. Demir Atahan onun için bu tür şeyler düşünücek bir adam değildi. Genç kız her zaman kendisini sevecek olan adamı güzelliği için değil de iyi kalbi için olmasını istemişti. O da sevip evleneceği adamın yakışıklı olmasını düşünmüyordu. Sadece onu çok sevmesini istiyordu. Ama şimdi sevmediği ve sevilmediği bir adamla evlenecekti. Babasına ben evlenmek istemiyorum demek istesede karakteri buna izin vermiyordu. Utanıyordu ve konuşamıyordu. Kafası allak bullaktı. Eylül düşüncelerinden Nilüfer hanımın sarılmasıyla kendine geldi. Nilüfer hanım Eylül'e içtenlikle sarıplıp gülümseyerek. ''Bu güzel, tatlı kız şimdi benim gelinim mi oluyor?'' dedi tüm samimiyetiyle. Mutlu görünüyordu. Damla ise hâlâ kuşku ile olan biteni izliyordu. Çünkü abisi böyle bir kıza aşık olmazdı. Hatta abisinin şuana kadar hiç sevgili olmayla ilgilenmemişti. Tek gecelik ilişkiler daha çok abisine göreydi. Ve kesinlikle bu işte bir iş vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderim Sensin
ЧиклитGenç adamın dudakları kızın boynunda gezinirken, genç kız adamın kendini bırakması için yalvarıyordu. ''Dokunma bana istemiyorum.'' dedi haykırarak. Kaçmak için debelenmekten vücudu bitap düşmüştü. Adam ise bu haykırışları duymazdan gelip sanki kızı...