Bölüm - 2 Yeni Yıl Kartı

144 22 8
                                    



Merhaba, değerli okurlar. Bölümlerimizin ilk birkaçını, istediğimiz okunma ve oy geldikten sonra yayımlamayı düşünüyoruz. İstediğimiz okunma ve oy sayısına ulaştıktan sonra bölümlerimizi, her hafta bir bölüm olacak şekilde sizlerle paylaşmayı planladık.
Bu yüzden arkadaşlarınızı ailemize davet etmeyi ve lütfen oylamayı unutmayın! 😌

28 Kasım 2017


"Mr. Rosewelt, uyanın lütfen. İşe gitmeniz gerekiyor. Mr Rosewelt."

Alışkın olduğum tekdüze sesle birlikte gözlerimi yavaşça araladım.

"Günaydın efendim." Dedi.

"Günaydın Andrew." Dedim bana bile yabancı gelen, uykulu sesimle.

Görüşüm henüz netleşmemişti ama başımda, giydiği siyah takımıyla ciddi ifadesini bozmadan, elinde tuttuğu tabletle dikilen Andrew'yu seçebiliyordum. Dün gece gördüğüm, beni geçmişime götüren kabusun etkisiyle iyi uyuyamamıştım. Yatağa çakılmış gibi hissediyor, yataktan çıkmak istemiyordum. Ancak biliyordum ki asla böyle bir seçeneğim yoktu. Her zaman benden istenen saatte, istenen şekilde olmak zorundaydım. Gözlerimi böyle bir cehenneme açmaktan yorulmuştum artık. Hissettiğim bıkkınlığı belli etmekten çekinmeden, homurdanarak yataktan kalktım. Duş almak için odamın banyosuna doğru adımlarımı yönlendirdiğim sırada Andrew'da bana bugün yapacaklarımı saymakla meşguldü.

"Efendim, öğle yemeğinden sonra Evan şirketiyle bir toplantınız var. Onun dışında bir görüşmeniz bulunmuyor."

Banyoya girdiğimde, cümlesini bitiren Andrew'un gözlerine onayladığımı belirten bakışlarımı yönlendirdim. Kapıyı sakince kapatıp, suyu açmak için duşa yöneldim. Suyu açar açmaz üzerimdeki kıyafetlerden kurtuldum. Suyun ısınmasını beklerken, bakışlarımı yerdeki kıyafetlerime indirdim. O gece yaşadıklarımdan da, içine doğduğum bu hayattan da kurtulmak bu kıyafetlerden kurtulmak kadar kolay olmalıydı diye düşünmeden edemedim. Suyun içine girdiğimde bedenim sanki bu ana kavuşmayı yıllardır bekliyormuşçasına gevşedi. Üzerimden akıp giden su, dün gece gördüklerimin rahatsız edici havasını dağıtmaya biraz da olsa yetmişti. Duştan çıktığımda, Andrew odada değildi. Saçlarımı kurulayarak, giyinme odama açılan kapıya doğru yürüdüm. İçeri girip iş kıyafetlerim için ayrılan bölümün önünde durdum. Dolabımın saydam kapağını sola doğru ittirerek kıyafet seçme işine koyuldum. Seçtiğim laciverte kaçan takım elbisenin pantolonunu üzerime geçirdim. Beyaz gömleğimi ise arkamda duran aynanın önüne gidip, giydikten sonra düğmelerini ilikledim. Sıra kol düğmelerime geldiğinde bakışlarımı karşımda duran aynaya yönlendirdim. Saçlarımı düzeltip, aynanın yanında duran şifonyerin ilk çekmecesini açtım. Takım elbisemle uyumlu olacağını düşündüğüm metalik siyah renk kol düğmelerimi ve kravatımı aldım. Zaman kaybetmeden seçtiğim kravatı bağladım ve kol düğmelerimi taktım. Ceketimi elime alıp giyinme odasından merdivenlere doğru açılan kapıdan çıktım. Merdivenlere geldiğimde, malikaneyi yeniden inşaa ettirmiş olsamda, dün gece rüyamda gördüğüm geçmişim tekrar gözümün önünde canlanmıştı. O gece bu merdivenlere aceleyle gelirken korkuyla midemde hissettiğim kasılmalar, adımlarımın birbirine dolanması ve merdivenleri bitirdiğimde gördüklerim karşısında yaşadığım öfke, tekrar canlanarak bedenimi ele geçirmişti. Beni kendine hapis ederek gerçek dünyaya dönmeme engel oluyordu. Alt kata vardığımda Andrew'un bana uzattığı kahveyi aldım. Kahvaltı etmek için mutfağa doğru yürüdüm, Andew'un beni takip eden adımlarının sesini duyabiliyordum. Onu seviyordum, benimle birlikte o da bu çıkmazın içinde savruluyordu. Aramızda konuşulmayan ama ikimizinde bildiği bir anlaşma var gibiydi. Her an arkamdaydı ve bunaldığımda beni itekleyerek zorunluluklarımı farkettiriyordu. Kahvaltı edeceğim masaya oturup karşımdaki sandalyeyi ona oturması için işaret ettim. Aramızdaki sessiz anlaşma olan bir diğer konu ise gereksiz hiçbir konudan konuşmayarak sükunetimizi korumamızdı. Sessizce kahvaltımızı yaptıktan sonra evin çıkış kapısına gitmek için ayağa kalkıp yürümeye başladım. Andrew, benden önce kapıya varıp ,benim için kapıyı açtı. Kapıdan çıktığım anda ürpermiştim hava gerçekten soğuktu. Tenimi yalayıp geçen esintinin etkisiyle, hızlı adımlarla arabama doğru yöneldim. Bu haraketimle birlikte, şoförüm Cooper, arabadan çıkıp kapımı açtı. Arabadaki yerimi aldıktan sonra sıcaklık sayesinde soğuktan kaskatı kesilen vücudum rahatladı. Kısacık bir an soğuğa maruz kaldığımı biliyordum ama bu bile bedenimi rahatsız etmeye yetmişti. Andrew'da ön koltukta yerini aldıktan sonra içinde olduğumuz araba hareketlendi. Arabanın hareketlenmesiyle birlikte içimden işte dedim, kukla olduğun bir gün daha kara el tarafından sana ne yazılmışsa oynayacak ve günü bitireceksin. Araba çok yavaş sayılmayacak bir hızda giderken, başımı cama doğru çevirmiş gri bulutların New York üzerine çökmesine şahit olmuştum. Yarım saat sürdüğünü tahmin ettiğim bir zaman dilimi içinde araba şirketin önünde durmuştu. Kapımın açılmasıyla birlikte arabadan çıktım. Gri ve bir gökdeleni andıran binanın en az kendisi kadar dikkat çekici olan kapısına doğru yürüdüm. İçeri girdiğimde çalışanlarım, bana günaydın diyor ve iyi günler dileklerini sunuyorlardı. Hepsine mesafeli bir gülüş göndererek asansörün önünde durdum. Andrew asansörü çağırmak için düğmeye bastı ve her zamanki sessizliğimizle asansörü beklemeye başladık. Kapı açılır açılmaz içeri girdim ve Andew yerine bu sefer ben üzerinde 20 yazan düğmeye bastım. Nihayet asansörden indiğimizde, fil dişi uzun koridorun sonunda odamın kapısını görüyordum. Hızlı adımlarımı odama yönlendirdiğim sırada, beni durduran şirket sekreterim Eve'nin arkamdan gelen sesi oldu.

Yıl DönümüHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin