Onur ve Mustafa neredeyse 4 saattir yoldalardı. Birkaç ufak mola hariç hiç durmamışlardı ve Antalya'ya neredeyse varmışlardı. Yollarda tek tük arabalar hariç ıssız ve boştu, bu onlara hızlı ve güvenli bir yolculuk sağlamıştı. Antalya'nın ışıkları ufukta görünmeye başlarken Mustafa Onur'u geldiklerini söylemek için uyandırmıştı. Yolun yarısından itibaren Onur dinlenirken arabayı Mustafa kullanmıştı.
Onur uykulu gözlerle "Ne oldu geldik mi?" diye sorup ilerideki ışıklara bakıyordu. "Evet Onur geldik. İyi dinlenebildin mi?" Biraz durup gözlerini ovduktan sonra "Evet merak etme" diyerek devam etti. "Umarım şehirde sorun çıkmazda hızlıca babamı alıp hemen yola koyuluruz." Mustafa şehrin girişine yaklaşırlarken gözlerini yoldan ayırmadan hızlarını biraz düşürmüştü. "Umarım sorun çıkmaz ama salgın nerede ve ne zaman başladı bunu bilmiyoruz bu yüzden herşeye hazır olmamız lazım. Ve acilen ülkenin ne halde olduğunu öğrenmemiz gerekiyor. Yol boyunca çalışan bir radyo kanalı bulamadık, eğer Mert amca birşeyler öğrenmişse bize anlatır."
Mert bey şehrin doğusunda şehir merkezine uzak bahçeli bir evde kalıyordu. Onur ve Mustafa'da şehir merkezinin tehlikeli olabileceğini düşündükleri için çevre yolundan gitmeye karar vermişlerdi yol biraz uzun olsa da en güvenli seçenekleri buydu. 25 dakika sonra Mert beyin evinin önündelerdi. Kamyoneti park etmeden yolun ortasında bırakıp sessizce arabadan inmişlerdi. Evin ışıkları yanmıyordu ama dikkat çekmemek için olduğunu düşünerek yavaşça eve yaklaştılar ve Onur evin kapısını yavaşça tıklattı. Evin kapısının hemen açılmasıyla Mert bey kapıda gözüktü. Onur ve babası sarılırlarken Mustafa da etrafı kontrol ediyordu.
Onur " baba çok şükür iyisin. Herhangi birşey olmadı değil mi etrafta?" Mert bey " Yok oğlum bir gariplik olmadı etrafta hatta oldukça sessizdi." Biraz duraksadıktan sonra devam etti. "Ulusal kanalların çoğunda salgından bahsediyordu, yetkililer gece yarısı gibi durumdan haberdar olmuşlar ve tüm orduyu ve polis kuvvetlerini seferber etmiş durumdalar. Ama burada bir tuhaflık var hiç ses seda yoktu ortalıkta, siz birşeyler gördünüz mü?" Onur " Hayır bizde hiç birşey görmedik ama eğer salgın tüm polis karakolunda yayıldıysa bu durumu açıklar, zaten şehir yakınlarında askeri bir kurumda yok."
Bu sırada eve girmişler ve yol için plan yapmaya başlamışlardı. Çok fazla zaman kaybetmeden biran önce Nevşehire ulaşmak istiyorlardı. Kalan yolda şöförlüğü Mert bey yapacağı için Mustafa ve Onur'un dinlenmeye vakitleri olacaktı.
Mert bey oğlu Onur Muğla'da üniversite kazanıp gittiğinden beri Antalya'da yalnız başına kalıyordu. Mert beyin eşi ise uzun yıllar önce vefat etmişti. O günden beri Onur'a Mert bey bakıyordu.
Mert bey haritadan sapa yolları işaretleyerek kalabalıktan olabildiğince uzak olabilecekleri yerlerden gitmeyi planlıyordu. Bu sırada Onur ve Mustafa gerekli eşyaları kamyona taşıyorlardı. Şehir henüz salgını farketmeden uyuyordu. Ortalık sessiz... Herzamanki gibi diye içinden geçiriyordu Mustafa. Eşyaların hepsi kamyona taşınmıştı. Mert beyde haritada yolları halledip Onur ve Mustafa'nın yanına gelmişti. Hepsi Kamyona bindikten sonra Mert bey motoru çalıştırarak harekete geçiyordu ki etraftan sesler gelmeye başlamıştı. Bu seslerin neye ait olduğunu hepside anlamıştı.
Mert bey acele ederek kamyonu olabildiğince hızla sürmeye çalışıyordu bu sırada sesi duyan ve onlara doğru gelen birkaç zombiyi ezerek yoluna devam ediyordu. Sonunda Şehir dışına çıkmış ve rahat bir nefes alabilmişlerdi. Nevşehire yaklaşık 7 saatlik yolları vardı ve benzin dışında yolda durmamaları gerekiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yapay Kıyamet:Zombi
General Fictionİki dostun zombi salgini sirasinda hayatta kalma öyküsü.Bakalım onları ne tür zorluklar bekliyor.