Bugün yine ikimizdik. Ben ve sevgili piyanom Clark. Evet, onun bir adı var. Benim ailemin bir parçası o. Dertleşiriz bazen. Mesela bir Sebastian Bach patlatır en romantiğinden.. İçimdeki aşkı alevlendirir, kalbimi deli gibi attırır.. Öyle bir Mozart döktürür ki, kelebekler deper geçer içimi.. Bazen Beethoven, bazen Richard Cleyderman.. Ben onda her şeyi buldum. Clark, eşi bulunmaz bir dost.
Ben Jen. Bir nevi piyanist. Bir nevi iyi insan. Bakire, namuslu. Aile kızı. Hayattan tek beklentim iyi bir gelecek. 9 yaşımdan beri müzik eğitimi alıyorum. Müziğe aşığım. Ama benim aşık olduğum müzik, en klasiği.. Bazen en romantiği, bazen en bassı, en cazı. Klasik müzik aşığıyım diyebiliriz. Müzik dışındada bir hayatım var. Hayvanlar benim vazgeçilmezim. Max adında bir köpeğim var. O benim ikinci hayatım. İnanın, tanıdığım bir çok insandan daha insan. 17 yaşında herkes gibi her gün okula giden sıradan bir insanım. En azından öyle olduğumu varsayıyorum. Şşşş.. Aramızda kalsın ama benim özel güçlerim var. Hayatımı okudukça anlayacaksınız.
Bir koleje gidiyorum. Ailem orta seviyede zengin. Okulun gereksiz, içindeki insanların dahada gereksiz olduğunu düşünüyorum. En nefret ettikleriniz her zaman en yakınınızda..
Düzenli bir ilişkim var. Bir erkek arkadaşım. Ama o öyle bir erkek arkadaş ki.. Gerek sevgili, gerek dost. Hatta bir abi. Ve en güzelide benim hem ilkim ve umarım sonum..
Ben henüz hayatı görmemiş bir kızım. Benim hayatım piyano derslerim, okul, ev ve özel dersler. Ben başka bir şey bilmem. Ne sevişmeyi, ne öpüşmeyi.. Her şey bana iğrenç gelmiştir. Ama aşkı en derin haliyle bilirim. En saf haliyle. En temiz haliyle..Her şeye ağlarım, en küçük şeyde gözlerim dolar. İnanın hiç küfür etmem. Ne kadar sinirlenirsem sinirleneyim. Çünkü küfür etmek bana göre yerin dibine girmektir. Terbiyesizliktir. Benim için insanın duruşu, oturuşu, terbiyesi, ahlakı çok önemlidir. İnsanlardan nefret edebilirim. Ama gerçekten kötü olanlardan. Yine de ne bir dedikodu yapmışlığım vardır, nede kötü söz söylediğim. Bazen iyi niyetim o kadar çok kullanılır ki. Ama ben her şeyi iş işten geçtikten sonra anlarım. Eh, birazda saf salak olabilirim.
Erkek arkadaşım Dan. O benden biraz daha farklı. Okulda adı çok geçen biri. Sarışın, mavi gözlü, iri ve şişman denmeyecek şekilde göbekli. Tam istediğim gibi. Yanında her şeyi unuttuğum insan. O kadar tatlı, o kadar sempatik, sevimli ki. Şeker gibi. Bal dudaklı. Herşeyinizi birlikte yapabileceğiniz, komik ve bir o kadarda anlayışlının ta kendisi. Şunca senedir düzenli bir ilişkimiz vardır ve beni hiçbir şey için zorlamamıştır. Mükemmel olmasada, benim için kusursuz..
Saat 7:00. Pazartesi sabahı. Yaz tatili geride kalmış, okulun o berbat ilk günü..Kafam yastığa gömülmüş tek elimle çalan alarmı yumruklarcasına susturuyorum. Surat beş karış, saçlar ucube gibi. Pati sesleri duyuyorum. Yüzümde bir ıslaklık.
Max uyanmam için yüzümü yalamaya başlıyor.
- Okula gitmek istemiyorum Max.
Havlayarak sağ sola koşmaya başlıyor. Arada üzerime atlıyor, salyalarını yüzüme damlatıyor. Ama hiçbir şey için ona kızamıyorum. Canım benim.
- Başımın belası.
Onu kucaklıyorum, yüzündeki tebessüm bir insanınkinden çok daha sıcak. O kadar sevimli ki.. Kocaman öpüyorum. Kulağında ki küçük kıvırcık tüylerden biri ağzıma giriyor. Boğazımı temizlerken, dünyanın en güzel tonundan daha da güzel olan o sesi duyuyorum. Köpekli terliklerimi giyip koşarak aşağıya iniyorum. Merdivenleri çifte çifte iniyorum. Son basamaklarda tutacaklardan kayıp parkeye zıplıyorum. Bir ses tonu beni bu kadar heyecanlandıramaz. Sıcak ekmek kokusu var. Annemin o güzel kahvaltı kokusu. Miss gibi... Bunun yanında birde o tanıdık parfüm kokusu.. O dahada ilgimi çekiyor. Ah, nerde olsa tanırım.
-Dan!
Koşuyorum ve sarılıyorum. Annem gözlerini hiç ayırmadan bizi izliyor. Sadece bir hafta görmediğim sevgilimi deliler gibi özlemişim.
- Günaydın prenses!
Deyip elindeki çiçeği bana uzatıyor.
- Çok tatlısın..
Tebessüm ediyorum. Annem arkadan "Benim de var benimde" dermişcesine elindeki çiçeği sallıyor gülümseyerek. Annemede çiçek almış, düşünceli sevgilim benim..
Babam sabahtan işe gitmiş. Kendisi çok meşgul çok işkolik bir beyfendidir. Açıkçası babamla aram annemle olduğu kadar iyi değil. Belkide biraz az gördüğümdendir. Ben anneme aslında biraz daha düşkünüm aslında. Ama babamda benim biricik babamdır. Ne kadar anlaşamasakta.. Evde olmadığı için onu istediğim gibi öpücüklere boğabiliyorum. O sırada Max üzerimize atlıyor, havlıyor belki de bir dans resitali sergiliyor bilmiyorum ama bizim mutluluğumuzun onuda sevindirdiği o kadar belli ki.. Zaten Dan'le Max birbirlerine bildim bileli çok düşkündürler..
Kahvaltı masasına geçiyoruz. Bir tek kuş sütü eksik. Çiçeklerimizi annemle vazoya koyup, masanin ortasına koyuyoruz. Dan'in yanına oturuyorum ve masanın altından elini tutuyorum.
- Anlat bakalım bensiz bir haftayı.. Yaramazlık yapmadın değil mi?
- Seni düşünmekten başka şey yapmaya zaman kalmadı ki..
Hep böyle süslü kelimelerle sarhoş eder beni. Başımı döndürür. Yanağıma kocaman bir öpücük kondurdu.
- Turnen ne zamandı senin?
Biraz yüzünü ekşiltip sordu. Onsuz piyano resitallerine çıkmam onu pek rahatsız ediyordu. Her turneye gidişimde ufak da olsa biraz tartışırdık.
- Ekşiltme yüzünü hemen. Benim için bunların ne kadar...
Sözümü kesti.
-Neyse ne morelimizi bozmayalım. Daha sonra konuşuruz.
Elimi bıraktı. Kızarmış ekmeğe reçel sürdü, o sempatik suratıyla tatlı tatlı hareketler yaparak kahvaltımı kendi elleriyle yedirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Müzikal Madam
RomanceBir dünya düşün. Müzik, aşk ve iyilik. Bir kanat düşün.. Evet, bu sensin.