-GÜLÜM-

101 42 16
                                    


Sabah kalktığımda her yanım tutulmuştu ama şikâyetçi olmadım çünkü bu benim işime gelecekti. Arda benim yatağımda yattığı için bende koltukta uyumuştum. Arda'nın kıpırdadığını gördüm sağa sola döndü, uyanacağını anlayınca hemen uyumuş numarası yaptım. Tam da düşündüğümde oldu. Uyanmıştı. Yataktan kalkmaya çalıştı yanıma gelmek için ama pansuman yaptığım ayağından dolayı yere düşmüştü. Ben de bu zamanın doğru olduğunu düşünerek sıçrayarak uyandım. Hemen koltuktan kalktım ve yere, dizlerimin üzerine çömdüm. Biraz hızı indim olacak ki dizlerim acımıştı.

-Neden kalktın ayağa, dedim pişman bir şekilde. Ardından devam ettim. 'Uyumasaydım bu hale gelmezdin' dedim kendime acındırarak. Hemen sonrada gözlerimi ovuşturarak esnedim. İstediğim olmuştu. Bana sımsıkı sarılmıştı. Bana sarıldıktan sonra arkasından gülümsedim ve geri uykulu halime döndüm.

-Gül dün için özür dilerim. Beni evime götür bana bakmak zorunda değilsin.

-Arda sus lütfen, tabi ki sana yardım edeceğim. Çünkü ben seni kalpten seviyorum. Hele senin iki lokma gülümsemeni gördüğümde daha da çok seviniyorum. Seni yatağa yatırayım bende 10 dakika da kahvaltıyı hazırlayıp getireyim. Birlikte yiyelim olmaz mı?

-Canım bir şey istemiyor. Sen ye.

-Tamam, o zaman ben yerim.

-...

Kahvaltıyı hazırlamak için aşağıya indim ve yine geleneksel olarak kapım çaldı. Gittim, kapının dürbününden baktım ve hemen açtım. Güncel gazete gelmişti. Kalbim güm güm atıyordu. Kapıyı kapattım ve mutfakta bir sandalye çekip oturdum. Sayfaları çevirdim ve hemen ilk sayfa da gördüm haberi. Ve minik bir çığlık kopardım.

-Gül bir şey mi oldu?

-Evet, geliyorum.

Koşa koşa yukarı çıktım ve gazeteyi uzatarak:

-Şu habere bak Arda. Ne hale düştük. Hepsi o uyuz Pelin'nin yüzünden.

-Ver bakayım.

-Al, dedim somurtkan bir ifadeyle.


-Bu... bu... bu olamaz, dedi yüzüme bakarak. Bunu kim yapmış olabilir.

-Ama her şey doğru anlatılmış demi. En azından buna sevinmeliyiz.

-Gül sen ne saçmalıyorsun. Buradaki yazan her şey doğru olabilir ama bunu kim yaptı? Sence de saçma değil mi?

-Arda saçma olan ne biliyor musun? Yakın arkadaşının sevgilisiyle birlikte olmak. Saçma olan şey bu. Yazanlar doğru ve o Pelin'in de bu duruma düştüğüne sevindim, der demez Arda kalkıp yüzüme bir tokat attı. Ne olduğunu şaşırmıştım.

-Sen ne yaptın, dedim arkasından. Sakat ayağıyla topallayarak gitmeye çalışıyordu.

-Arda bana bak.

-Gül sakın bir daha karşıma çıkma, dedi. Birden durdu ve yüzünü bana döndü. Biraz düşünceli bir ifadeyle:

-Sen yaptın, demi. O gün kafe de sen de vardın. Bana doğruyu söyle, diyerek bağırdı. Tabi ki gerçeği söylemeyectim ama bir fikrim vardı. Kendime zarar verecektim ama Arda'yı kaybetmemeliydi. Gözümü iyice karartmıştım.

-Söyle bana sen yaptın demi. Tolgaya, Hülyaya resimlerimizi sen attın. O videoyu sen çektin demi söyle, diyerek omuzlarımdan tutup sarstı. 'Sen yaptın demi' dedi ve omzuma gömüldü. Hala 'sen yaptın demi' diyordu.

-Arda kendine gel. Kendine gel. Tabi ki ben yapmadım. O kafeye sonradan geldim.

-Peki nereden haberin oldu. Gül daha fazla yalan söyleme bunu sen yaptın, dedi ve omzumdan başını kaldırdı. Koşarak merdivenlerden aşağı indi. Bende planımı uygulayacaktım. Merdivenden inmesine 3-4 basamak kaldı ki kendimi merdivenden düşmüş gibi aşağıya attım.

Hemen koşarak yanıma geldi Arda. Canım çok yanıyordu. Kendimden geçmiştim ama şu sözleri söylediğimi hatırlıyordum 'Beni bırakma Arda, seni seviyorum'. Daha sonrada bayılmışım. Uyandığımda hastanedeydim. Arda baş ucumda oturuyordu. Uyandığımı görünce yanıma geldi, yatağın ucuna oturdu.

-Gül iyi misin?

-Bana neden Gülüm demiyorsun?

-Gül sırası değil. İyi misin, dedi bir kez daha koluma dokunarak.

-...

-Gül lütfen söyle. Kolunun üstüne düşmüşsün. Kolun kırılmış. Bir ay kadar işe gitmemen gerekiyor.

-Arda benim canım yanıyor, dedim aniden.

-Hemşireyi çağırayım mı?

-Hayır.

-Doktor...

-Hayır.

-Kimi çağırayım o zaman?

-Arda, bana eski seni getir. Ben eski Arda'yı istiyorum. Arda neden anlamıyorsun ki baksana senin için yapamayacağım şey yok, dedim kolumdaki sargıyı çıkartmaya çalışarak. Canım öyle yanıyordu ki ama umurumda değildi. Arda beni tutmaya çalışsa da ben zorla çıkarttım.

-Gül yeter, dedi Arda sinirle ayağa kalkmıştı. 'Kendini acındıracak başka birini bul' dedi ve kapıya doğru gitti. Gözümden bir iki damla yaş aktıktan sonra:

-Arda dur. Gitme ne olursun. Seni seviyorum Arda. Lütfen gel, dedim. Bana döndü ve:

-Beni sevme Gülüm, deyip kapıyı çarptı.

Ağlamıştım hüngür hüngür. Odaya yaklaşık beş hemşire iki doktor girdi ama hepsini de kovdum. Hiçbiri tedaviye devam edemedi. Akşama kadar devamlı ağladım. Çünkü Arda bana son kez 'Gülüm' demişti, hem de o kadar içten demişti, canımı o kadar yakmıştı ki.

****

Gece saat 2.30 sularında yataktan sessizce kalktım. Üzerimdeki hasta kıyafetlerini değiştirdim ve Jean pantolonumu, üstüne de kırmızı boğazlı kazağımı giyip elimi yüzümü yıkadım. Ardından kapıyı sağ kolumun acısıyla biraz zor açtım ve dışarı çıktım.

Arabamın olmadığını bilerek taksi durdurdum. Hemen bindim ve Pelin'in evini tarif ettim. Yarım saat kadar süre içinde Pelin'in evine geldik.yanımda hiç para yoktu. Ama borcumu ödemeliydim. Aklıma kafedeyken Pelin'in boynunda 'G' harfli kolyesinin olmadığını hatırladım. Ona o kolyeyi ben almıştım. Fakat benim boynumda onun aldığı 'P' yazılı kolye hala duruyordu. Bende onu çıkartıp verdim. Üzgün bir suratla taksiden indim. dışarıda öyle bir yağmur vardı ki göz gözü görmüyordu.

Pelin'in ışıkları yanıyordu. İçeride iki kişi vardı ama kim olduğunu anlayamamıştım. Acaba o Arda mıydı?



-Multideki Hülya-


GÜZ GÜLLERİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin