Yeniden merhaba sevgili okurlar. Bu bölümde kara elin ne olduğuna dair biraz soru işaretlerinizi gidermeye çalıştık. Kafanızda, Benjamin'in içinde olduğu durum otursun istedik. Biz çok beğeneceğinizden eminiz! Görüşlerinizi bize iletmeyi unutmayın. 😌Yaka paça içine itildiğim anda araba, hızlı kelimesinin bile az kalacağı şekilde hareketlendi. Kollarım tekrar tutulmuştu ve ben onlara bunu ödeteceğime dair yeminler ederken canımı yakacak derecede sıkı şekilde bileklerim birbirine bağlandı. Bana bunu yapanların yüzünü görememek beni çıldırtmıyormuş gibi birde bileğimdeki ipten kurtulmak için her hamlemle birlikte bir zonklamayla karşılaşıyordum. Kara elin bu yaptığı, gözümde beni kendine mecbur etmesiyle eş değer olmuştu. Artık kırmızı çizgimi fazlasıyla aşmışlardı ve onlardan hıncımı bile alamayacak kadar çaresiz bırakılmıştım. Annemin, kara elin mahkumü olması bile benim için felaketin ta kendisiyken, yaptığım bir yanlış bana onun canına mal olabilir, felaketin daha büyüğünü beraberinde getirebilirdi. Annemden, Mark'ı öldürdüğüm gün, telefonda sesini duyduğumdan beri bir haber alamıyordum. Kara el, beni Mark'ın yerine geçirmek için zorladığında onlara dirensemde bu direncimi, annemin onların elinde olması ve eğer istediklerini yapıp Mark'ın yerine geçmezsem annemi ve beni öldürecekleri tehditi yıkmıştı. O günden sonra, beni bu dünyaya bağlayan tek neden, bir gün annemi görebilecek olmanın umudu oldu. Fakat ne yazık ki, beni kara ele bağlayan tek neden yine annem olmuştu. Ben zaten bu cehenneme gözlerimi açmak istemiyordum. Her yılbaşında onların ritüel olarak adlandırdığı, bu teröre ortak olmak ve onu devam ettirmek yerine bu dünyayı terketmeyi yeğlerdim ama annemin bu yüzden acılar içinde öldürülmesine izin veremezdim. Sakinlikten noksan sesimle arabanın içindeki kara elin kölelerine beni bırakmaları için bağırdım ancak bağırmalarım hiçbir işe yaramıyordu. Çırpınmalarım devam ederken arabanın yavaşladığını hissettim ve ister istemez içim, garip bir tedirginlik ve korkuyla doldu. Nereye gelmiştik, yanımdaki adamlar kimdi hiç birini göremiyordum ve olan biteni görememek tedirginliğimi iki katına çıkartıyordu. Arabanın durmasıyla beraber kafamdaki kumaş çıkarıldı. Kafamdan kumaş çıkarılır çıkarılmaz, karşımda oturan adamın kahverengi keskin gözleriyle karşılaştım. Ciddi ifadesinin altında bulunan kalın sesi uyarı veren bir tınıyla konuşmaya başladı;
"Benjamin Rosewelt, soyadınızın hakkını veriyor olduğunuzu düşünüyordum. Fakat görüyorumki, Kara el meclis üyelerini umursamadan, konuşmalarını yarıda kesip gidecek kadar aptalsınız! Neyin parçası olduğunuzu unutmayın Mr. Rosewelt, anlaşma anlaşmadır ve şartlar eksiksiz yerine getirilmelidir. Meclis, size bunun son uyarıları olduğunu iletmemi söyledi, dikkate almanızı öneririm aksi takdirde siz ne olacağını çok iyi biliyormuşsunuz zaten."
Sesindeki alaycılık, kurduğu cümleler ve benimle konuşurken takındığı o aşağılayıcı tavırlarıyla tüm tüylerimi diken diken hale getiren adamın suratına bir yumruk çakamamak şu an beni öyle zorluyorduki, imkanım olsa gözlerimden alev çıkarıp karşımdaki adamı yakabilirdim. Söyleyecekleri bittiğinde konuşmama fırsat vermeden iki yanımda oturan adamlardan sağ taraftakine bir işaret verdi ve o işareti vermez adam kapıyı açtı ve arabadan indi. Sol yanımdaki adamda beni arabadan iterek dışarı attı. İtilmenin etkisiyle yere kapaklandığımda aşağı inen adam ellerimi açtı ve arabaya geri bindi. Öyle şaşkındım ki, o biner binmez hareketlenen arabanın arkasından yerde öylece bakakalmıştım. Öfkeyle düştüğüm yerden kalktım ve üzerimi silkeleyip, nerede olduğumu anlamak için etrafıma bakındım. Issız bir sokakta iki apartmanın arasındaydım. Hırsla üzerimdeki tozu toprağı silkeledim. Az önce yaşadıklarım, kaybettiğimi yüzüme vuran bir tokat gibi çarpmıştı. Kara el beni her zaman çaresiz bırakıyordu fakat ilk kez hem mecazi hem de gerçek anlamda eli kolu bağlı, çaresiz bırakmıştı. Onların kuklası olduğum ve ne isterlerse yapmak zorunda olduğumu unuttuğum bir saatin ardında gelip hayatımın tam orta yerinde olduklarını ve başka şansım olmadığını bana yine hatırlatmışlardı. Düşüncelerimin etkisiyle, omuzlarım düştü ve yaşadıklarımın ağırlığı altında ezilen bedenimi ağır adımlarla yürütmeye başladım. Issız sokaktan çıkıp caddeye vardığımda sokağı aydınlatan lambanın altında durdum ve bir taksi geçmesini umarak beklemeye başladım. Çok geçmeden caddenin başında bir taksi gördüğümde, işaret edip bindim ve evimin adresini verdim. Eve vardığımda hızlı adımlarla odama ulaştım ve üzerimi bile değiştirmeden, uykunun hüznümü, öfkemi ve çaresizliğimi bir süreliğinede olsa silmesi için kendimi yatağıma bıraktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıl Dönümü
RomansGüç, biz insan ırkının en zayıf noktasıdır. Güce sahip olma isteğimiz o kadar kuvvetlidir ki, ona sahip olmak adına başvuramayacağımız yol, harcayamayacağımız kaynak yoktur. İşte tam da böyle bir istek için yıllar önce şeytanla yapılan bir anlaşmanı...