"serendipity; tesadüfen keşfedilen önemli şey, anlamına gelmektedir.
park jimin, o gece de yerleşti sevdiği adamın yanındaki yerine.
baktı; sadece minik, kare penceresinin ardındaki koltuktan izleyebildiği uçsuz bucaksız uzaya.
yanındaki adam bir sigara daha yaktı, gökyüzündeki yalnız yıldız için.
park jimin, engel olmadı sevdiği adamın kendi ciğerlerini karartmasına. bir tane daha aldı sehpanın üzerinde duran haptan.
yanından uçup giden dumanlara aldırış etmedi, çekti havayı soluklarına kadar.
gülümsedi min yoongi, bugünü dünden farklı kıldı ; lakin hâlâ kuş uçmaya, kasap et kesmeye devam ediyordu.
"jimin" dedi min yoongi. "kader bizi gene kıskandı"
"huh?" sevdiği adam normalden fazla konuşuyordu. bu güzeldi.
"şey - süt istiyorum. gidip süt alalım!" park jimin endişelenmişti, ya gene aynı şey olursa?
umursamadı, iyimser düşündü. o her zaman iyimserdi.
beyaz ayakkabılarını taktı ayaklarına, en sevdiği ayakkabısıydı. çünkü yoongi almıştı bunu ona.
sokak kapısından çıkar çıkmaz yanına baktı, yoktu. gene gelmemişti yoongi onunla.
yavaş adımlarla ilerledi markete. bir önemi yoktu, eve gidince görecekti onu nasılsa.
buz dolabına gitti ayakları önce, sevdiğinin istediği sütü aldı.
ardından üçüncü koridora girdi. her gün aldığı vitamin buradaydı.
ödeyip çıktı soğuk marketten. insanlara baktı; güleni de vardı, ağlayanıda. işten çıkmış evine, çocuklarıyla oynamaya giden iş adamı da vardı,
dilenciside vardı.yüzlerce insanın arasından geçerek ulaştı sapsarı evine.evini boyamada sarı rengi seçmişti.
sarı; hüzün ve özlemi temsil eder.
yoongi sigarasını söndürdü, camdan aşağıya attı. sigara yola düşmedi; sigara zaten var olmamıştı.
sevgilisinin verdiği sütü aldı. jimin, onu izledi; nasıl tapılası görüldüğünü.
min yoongi, jimin'in yalnızlık çektiği bir gecede tesadüfen çıkagelmişti. yatak ucundaki penceresinden yıldızlara bakıp ağlarken saçını okşamıştı yoongi. nasıl eve girdiğini bile bilmiyordu jimin aslında, sadece kalmasına izin vermişti.
saçlarını okşadı sevdiğinin, gülümsedi.
yoongi korku dolu gözlerle ona döndüğünde şaşırdı jimin. sütünü içmeyi bırakmıştı. gözlerinden akan damlalar sonsuzluğa karıştı.
'son kez öpeyim seni' bastırdı kendi dudaklarını jimin'inkilere.
'ben şimdi gidiyorum, teşekkür ederim sevgilim. geldiğim gün, sen gülümseyebildiğinde gideceğim demiştim. hatırlıyor musun. bu tam bir yıl önceydi ve ben şimdi gidiyorum'
min yoongi o gün park jimin'in gözlerinin önünde yok oldu. sigara paketi yok oldu.
o, asla var olmamıştı zaten; park jimin'in hayal gücünün bir parçasıydı sadece.camdan dışarı baktı, yıldızlar yoktu. yıldızları jimin uydurmuştu.
evi yavaş yavaş yok oldu, o ev inşaa edilmemişti ki.
'bu bahsettikleri deli mi?'
koca sokakta tek başına kaldı jimin. hâlâ sokak insan doluydu ancak o yalnızdı."
metni okumayı bitirdiğinde yavaşça ögrencilere döndü ögretmen. " 'park jimin ve min yoongi' bir halk efsanesidir çocuklar. park jimin yalnızlıktan delirmiş biridir ve kendi hayalinde kurduğu adam olan min yoongi'ye aşık olmuştur. ayrıca park jimin o gece kendini sokakta bulunca ağlayarak ölmüştür."
öğretmen güldü ve ekledi 've bendeniz park jimin. umarım güzel bir sene geçiririz.'
×××
[17.09.18]
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙨𝙚𝙧𝙚𝙣𝙙𝙞𝙥𝙞𝙩𝙮,
Short Storyevren bizim için hareket ediyor zerre kadar bir şey bile atlanmadan [17.09.18] -wasp