"Koş! "
Avucumun arasında tedirgin olan elini daha sıkı tutup hızlıca çekiştirmeye devam ettim. Arkama baktığımda çatık kaşlarına vuran dalgalı saçlarını havaya kaldırmaya çalışıyordu.
"Sanı-rım, b-ben koşamayacağım." dedi avuç içini dizlerine basarken, nefes nefese.
"Hayır! Koşş! " diye geri dönüp yanına koştum. Başımıza gelenler .. Ah gerçekten daha ne kadar manyakça şeyler görecektim burada merak ediyordum.
"Sen git. Hadi hadi ne bekliyorsun. Söz arkandan geliyorum ." dedi yalan söylemeyi sevmezdi ama genelde yalan söylerdi bilirdim.
Yere uzanan bedenini çekiştirerek zorla çalıların arkasına getirdim. Akşama yakın olan hava kararmaya yüz tutmuştu. Esen rüzgarın uğultusu kulaklarımdayken soğuğu enseme yavaşça sızıyordu.
"Gökyüzüne bak ve bunu benden isteme." dedim başını bağdaş kurduğum dizime yasladım. Az önce çatılmış kaşları şimdi varlığını göz kenarında oluşan izlere bırakmıştı. Yüz hatları rahatlamaya başlıyordu. Baş parmağımı yavaşça şakağında dolaştırdığımda dolgun dudağı hafifçe yukarı kalkmıştı.
"Şuan , yani şimdi off... Bir gün bizi öldürteceksin aptal." dedim gözlerim ıslanmaya başlamıştı ama hayır ağlamayacaktım. En azından o gözlerini kapatıncaya kadar dayanabilirdim. Hafif gülümsemeye çalışarak dudaklarımı kımıldattım.
" Yani şuan olmak zorunda mıydı." dedim ama onun çoktan gözleri kapanmıştı. Ama henüz dalmadığını biliyordum.
"Dünya'nın neresine gidersem gideyim, gönlümün başkentinde oturanla bağlantımı koparmıyorum.*"
Fısıldayarak söylediği cümleler beynimin içinde adeta çığlıklar eşliğinde yankılanıyordu. Bir ses bu kadar güzel olabilir miydi? Evet hâlâ bunu düşünüyordum. Ve şiirler artık bir adet gibiydi aramızda. Derin nefesi ciğerlerime doldurup gökyüzüne kafamı çevirdim. Soğuk artık iyice arsızlaşmış vücudumu titretecek kıvama gelmişti. Bakışlarımı kucağımda yatan adama çevirdim. Bedeni adeta bir ölü gibiydi. Parmaklarımı dalgalı saçlarının arasından yavaş yavaş geçirmeye başladım. Daha sonra nerede olduğumuz aklıma gelince önce oturduğum yerden etrafa bakındım. Sessizdi ve her zamankinden sessiz ortamı kontrol etmek için ensesinden yavaş şekilde tutup çimenlerin üzerine bıraktım. Dalgalı saçlarını yüzünden geriye iterek daha rahat yatmasını sağladım.
"Yakında geçecek evet biliyorum ,geçecek." diyerek yanından kalkıp gittim. Diğerlerini aramak için sessizce çalılıklardan uzaklaştım. Söylediklerim yalandı. Yalan söylemeyi severdim aslında ama asla beceremezdim. Affederdim her daim.
Oysa ikimizde çok farklıydık ama birbirimizi sevişimizi göğüs kafesimize hapsetmiştik. Onu ne zaman sevdiğimi hatırlamıyorum zira bu bir çığ gibiydi ve önüne gelen her şeyi katıp, büyüyüp öyle devam ediyordu. Ama farklılarımızla biz olabildiğimizde onsuz olamayacağını da anladım.
Şimdi plağı geriye sarıyorum. Her şeyin yeni yeni oluşumuna. Henüz sen ve ben tomurcuk olduğumuz ve biz oluşumumuzu bağlayan dallarımız yokken ki o ilk zamanlara...
*= Murat Menteş
"Bi Şiir daha lütfen! " ismini kullanan ilk kişiyim kopyalama v.b gibi durumların olmamasını umuyorum.
Keyifli okumalar🌑
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bi Şiir daha lütfen!
Ficción General12 kişilik bir terapi gurubuna katılan 13.kişiydi o. Ellerini ceplerinde tutar narin güzelliğini saklardı her zaman. Bense devrik cümleler kuran rüyalarıma katardım onu. Biliyor musunuz? Aslında hiç de sevmem uyumayı. Uyarı: Bir şiir kitabı değildi...