Cift: Chanyeol- Kyungsoo(Chansoo)
Elinde peçetesi ile akan burnunu silerek dinlenmeye çalışıyordu. Akan burnunu silmekten burnu kıpkırmızı olmuştu. Chan odasının kapısını tıklatarak içeri girdi.Onun kızarmış gözleri ve burnuna bakıp gülümsemesine engel olamadı. Kyungsoo şaşkın gözlerle ona bakıp ağzını açtı''Ohh.. Sehunda mı geldi?'' Chan şaşırmış bir şekilde sağına solun bakıp Kyungsoo'ya şaşırmış ve korku gözlerle baktı. ''Kimden bahsediyorsun?''
Soo gözlerini sımsıkı kapatıp, kafasını sağa sola salladı. Tekrar gözlerini açtıgında odada Yeol'dan başka kimse yoktu. ''Ş-Şey ben ş-şey sandım.'' Chan ona yaklaşarak ateşini ölçtü. Olması gerekenden çok fazlaydı, küçük çocuk gibi odanın içinde oraya buraya koşuştururak, hemen telefonunu alıp aile doktorunu arayarak eve çağırdı. Kısa bir muayene den sonra doktor onlara dikkatli olmasını söyleyip gereken ilaçları reteçe'ye yazarak verdi.
Chanyeol hızlı bir şekilde eczaneye gidip ilaçları aldı. Gelirken markete uğrayıp evde eksik olan alışverişlerini yaptı. Boool booolda vitamin alması gerektiğini düşünerek çeşitli meyve aldı. Elindeki poşetlerini arabasına atıp eve sürdü. 15 dakikalık yolculuk sonrası evine vardı. Ses yapmadan eve girerek Soo'yu kontrol etti tahmin ettigi gibi uyumuştu. yavaşca merdivenlerden inerek mutfağa yöneldi. Ona güzel bir şekilde yemek hazırladı masayı donatmıştı, son eksikliği tamamlamak için musluğa yöneldi ve sürahiye suyu doldurmaya başladı.
Fakat arkasından gelen çığlık sesiyle irkildi. Kyung yüzünü avuçlarına alıp bağırmaya başladı. ''Yaa sen... seenn naptın benim muftağıma? Aman tanrım yeol gözüme gözükme!'' Yeol çoktan anlamıştı. Soo her zamanki gibi halüsinasyon görüyordu. Hızla Soonun arkasına geçti ve omuzlarından tutarak masaya oturdu. Soo gözlerini kapatıp-açtıktan sonra gerçekleri görmüştü. ve içinden kendine bir küfür savurarak, kafasına vurdu. Chan onun karşı sandalyesine oturup yüzünü avuçlarının arasına almış bir şekilde, onun bu tatlı hallerini izleyip yüzüne o her şeyi verilesi gülümsemesini ekliyordu.
Soo yavaşca yemeye başladı. Yedikçe kendinden geçiyordu, Soo hasta olmuştu evet ama dilindeki tad dokuları da mı hasta olmuştu? Yoksa Yeol gerçekten kendisini yemek konusunda geliştirmişti? Yemeğini yerken Yeol'un gözlerini üstünde hissediyordu. Evet Yeol onun her cm'ni ezberlerken yemek yemesini de izliyordu. Soo'nun içtiği suyun bardağını masaya koyduğunda çıkan sesle irkilip, gözlerini Soo'nun gözlerine değdirdi.
-Nasıl olmuş?''
-Şe-şey sanırım, benimle yarışa girmiş gibi gözüküyorsun.'' Yüzünü asarak söylendi.
Chan her zamanki gibi o sözleri duyamadı. Aslında duyamadığı tek o sözlerde değildi! Neyse Chan tezgah'a uzanıp aldığı ilaçları Soo'ya uzattı. İlaçlarını içip odasına gitmesini söyledi Soo'ya, Chanyeol. Sonra masayı temizleyip televizyonun karşısına geçip, eline kumandayı aldı. Kısa sürede günün verdiği yorgunlukla, kendini uykunun ona verdiği tatlı dakikalara bıraktı.
Günler günleri, zaman zamanı kovalarken; Yavaşca bu iki çiftimiz birbirlerine iyice aşık oluyorlardı. Ama kendilerine o gururları yüzünden itiraf etmiyorlardı. Bu düşünceden dolayı birbirlerinden sürekli kaçıp, birbirlerini yiyorlardı. En olmaması sebep'den, tartışmaları büyüyüp: birinden biri evi terkediyordu. Ve yine o gün kavga etmişlerdi. Bu sefer evi Yeol değil, Soo terk etmişti. Soo en yakın arkadaşı olan Suho'nun evine ağlayarak koştura koştura gitti.
Karanlığın sesini umursamadan, etrafındaki ön yargıları umursamadan. O piç insanların mutluluğunu umursamadan. Koştu sadece koştu. O neden mutlu olamıyordu. Yeol için her şeyden vazgeçmişken? Neden? Neden? Hızla kapıyı çaldı. Suho kapıyı açtığında hızla onun boynuna kafasını gömdü. Hıçkırarak, onun boynunu ıslatmaya devam ediyordu.