4 gün, geçen 4 gün.
Jungkook'la konuşmadığım 4. gün.
Ölmek istediğim dakikalara, saliseler ekleniyordu.
Ölüm gibi gelen, boş dakikalar.
Ağlamaktan helak olduğum dakikalar.
Gözyaşlarım çok boş akıyordu.
Bıkmıştım artık onsuzluktan.
İtiraf edemediğim aşkımdan.
Çok açık sözlü konuşmuştum, kalbini çok kırmıştım.
Aşırı kırdım kalbini.
Ama tek kırılan kalp, onunki değildi.
Fark ettirmesem bile, benim kalbimi daha çok kırıyordu Jungkook.
Sabırlı bir insandım, sabırlı bir insan olmaya çok çalışmıştım.
Onu anlamaya çok uğraştım.
Fakat tek yaptığı: sadece deyip, birazcık sessizlik oluşturmak olmuştu.
Hala kırılan kalbimin sesini duyamamıştı.
Gün geçtikçe, daha çok acınası olmuşum bence.
Özünde olduğum Min Yoongi'yi değiştirmişti Jungkook.
Düşünecek bir varlığım olmuştu.
Sevecek bir kalbim olmuştu.
Saçlarını okşamak isteyeceğim bir meleğim olmuştu.
Ellerini tutmak isteyeceğim biri olmuştu.
Öpücüklere boğmak isteyeceğim biri olmuştu.
Ona hediye almak isteyeceğim biri olmuştu.
Daha çok öpmek, daha çok hediye almak, daha çok ellerini tutmak, daha çok saçlarını okşamak isteyeceğim biri olmuştu.
Ona, onu çok sevdiğimi söylemek isteyeceğim biri olmuştu.
Ama o bana güvenmiyordu. Bana güvense bile, hissettirmiyordu.
Çok kalbimi kırıyordu, çooook.
O an ne yapıyordu bilmiyorum.
Geçen her gün, beni en az günde 3 kere arıyordu.
Ama sadece cevapsız bırakıyordum, red etmiyordum bile.
Kesin ağlıyordur o şimdi.
Bebek gibi bi ağlayışı vardı zaten.
Ne yaptım ben bebeğime?