"Ben gidiyorum." Bir yandan ayakkabılarımı giymeye çalışıyorum. Bir yandan kahvaltı yapmamda ısrarcı Can ile tartışıyordum. Zaten ilk derse geç kalmıştım. Ayakkabı giyme işini bitirdiğimde yere sağlamca basıp kapıyı açtım.
"Can!" Sessiz eve haykırdım. Köşeden salkıp mutfağı gördüğüm kadar içeri baktım. "Can?" Diye yinelediğimde mutfaktan elinde kutuyla çıktı.
"Yok artık. Birde yolluk mu hazırladın?"
"Yolda yersin. Başın falan döner. Zaten seninle gelemiyorum." Anne şefkati bir anda etrafımı sardı. Sımsıcak elektriğiyle beni kendine mesken yapan Can'a buğulu gözlerle baktım. Annemi özlemem neden olmuştu. Arkadan çalan ağır ama kendini belli eden müzik eşliğinde ona sarıldım. İşini gücünü bırakıp gelmişti. Başımda nöbet tutmuş, hastaneye götürmüştü. Şimdi de kahvaltı hazırlıyordu. O olmayan babam gibiydi. Kocaman kalpler çıkarabilsem gecem gündüzüm ona kalp yollamak olurdu. Yeri bende çok baştaydı. Allahım herkese böyle bir Can yoldaşı nasip etsin.
Daha fazla duygulanmaya gerek olmadığını düşünüp beni kendinden uzaklaştırıp "Geç kalıyorsun hadi." Dedi, elleriyle ritmik bir tempo tutup hızlı hareket etmemi sağladı. Kapıdan çıkıp ona el salladım. Kapıyı kapattığında Deniz'in kapısı açıldı. Dün geçip gittiğinden beri onu görmemiştim. Geri gelmemişti. Baya kötü kırılmış olmalı. O anı düşününce özür dilemek için ağzımı açtım ama yüzüme bile bakmadan hızla yanımdan geçip gitti. Bana yine eller günahkar!
Peşinden gitmeyeceğim işte. Umursamıyorum. Umrum değilsin sarı kafalı sinsi gözlü şey. Gaza gelip saçımı arkaya savurdum ve hızla merdivenleri indim. Kapıdan çıkıyordu, hemen ona yetişip kapımı tutmasını sağladım. Bu sefer ağzımı açmam. Teşekkür bekleme güzel kokulu yakışıklı şey.
Fakülteye giriş yaptığımda kocaman binaya ikinci girişim olmuştu. O hocayla karşılaşmak bile istemiyorum. Hangi hocanın dersimize gireceğini biz seçiyorsak eğer 'seni seçmeyeceğim pikaçu'. İlk dersin bitmesine daha çok vardı. Geç kaldığım için girmek istemiyordum. Ne yapsam diye düşünürken bayıldığım sınıfa doğru yürümeye başladım. Parti organizatörü olarak işleri boşlamamam gerek. Yoksa biri o deli hocaya şikayet edebilir. Korktuğumdan değil.
Yav he he! Bari kendine yalan söyleme. Korkuyorsun işte. Sen bu aralar iyice kontrolden çıktın. Bak kızım eksen eğikliği yaşıyorsun birşey demiyorum ama bu kadarı fazla. Kendine gel Mavi Sungu!
"Bir sen kalmıştım beni azarlamayan, posta koymayan sende yaptın tam oldu içses." Diye mırıldandım, kimse duymasın diye etrafı kontrol ederek.
"Organizatör!" Diye bir ses yankılandı koridorda. Sesin geldiği yöne ağır çekim döndüm. Neyse ki o hoca değildi. Kim olduğunu bilmediğim havalı, muhtemelen ego tavan anarsistin teki olduğunu elbiselerinden ve duruşundan anladığım kadarıyla bir kızdı. Kamyoncu "Ne var?" Göz kırpışı yaptım. Aramızda baya uzaklık ne vardı ne yoktu. Elli metre falan desem ucu ucuna tutardı herhalde. Topuklularıyla zeminde tok ve akılda güzel kalan cezbedici sesler çıkararak aradaki uzaklığı kapatıyordu. Biri bu kıza yürürken alttan hava mı veriyor? Saçları mı uçuştu onun az önce? Hint dizilerine döndü ortalık. Arkadan birde Rabba Ve çalında tam olsun. Hint dizisi gizli hayran kimliğim ifşa oldu.
"Asu Hoca senin organizatör olduğunu söyledi. Bu yıl ki partiyi eziklerin düzenlediğini duyunca gelip bir bakmak istedik." Benimle konuşurken bana değil uzun kılıç gibi tırnaklarına bakıyordu. "İstedik" derken? Etrafımda çetesi olduğunu bilmiyordum. Kamufle olmuş bize bakan kızların hepsiyle tek tek göz göze geldik. Olay olduğunu anladığım için havalı duruşumu sergiledim. Çenem 60 derecelik açıyla havaya kalkmış. Bir ayağım omuz hizasında diğeri biraz daha açıkta. Ellerim her an olabilecek tepkilere karşı dikçik gibi düz ve atik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
~MAVİMSİ~ \\ NH \\
Teen FictionKüçük pembe şekerleri görebiliyordum sonra kase elimden kayıp düşüyor. Bazı aşklar kavuşmadan güzeldir... Mizah kurgusuyla başlayan aslında Niall Horan hayran kurgusu olup genç kurguya kayan bir türdür. "Mavi gözleri severim birde seninkileri..." ...