"Benimle oyna" Küçük kız hala benim yanımdaydı. Ara sıra geliyor tekrar kendisi gidiyordu. Geldiği zaman bana sadece "Benimle oyna" Diyordu.
Amcam(!) gelip boş boş konuşuyordu. Kapı açıldığında kafamı oraya çevirdim. Gelen doktor kılıklılardı.
Hergün gelip bana iğne vurup gidiyorlardı.
Ne kadar kendim çabalasam da o iğneyi vurmadan gitmiyorlardı.Çırpındım hiç olmadığı kadar...
"Yapma bırak. Dokunma bana!" Diye ne kadar çok bağırsamda boşunaydı. Yine vurmuşlardı iğneyi koluma.
Ne zamandan beri burdayım bilmiyorum. Çok uzun bir zaman olduğu kesin.
"Benimle oyna" Gelen sese baktım. Yine gelmişti küçük kız. Ama bu kez elinde kanlı bir bez bebek vardı. Bez bebeğin dikişleri kopmuş, göz varsayılan düğmeler sökülmüştü.
Kafamda onlarca hatta yüzlerce kahkaha sesi yankılandı. Bu sesler bir kişiden çıkmıyordu. Sanki yüzlerce insan aynı anda gülüyordu. Bir süre kahkaha sesleri çığlığa dönüştü. Ellerimle kulaklarımı kapadım.
Gitmiyordu çığlıklar...
"Yardım et. Çok acıyor" Küçük kızda benim gibi duvara yaslanmış elleriyle kulaklarını kapamıştı. Bez bebek kendisi ayakta duruyordu.
Çığlıklar daha da güçlendi. Küçük kızda benim gibi acı çekiyordu. Küçük kız kulaklarımın zarını kopartacak güçlükte çığlık attı. Ben ise kulaklarımı iyice kapayıp inledim. Bez bebeğe baktığımda kafasını yana eğmiş bana bakıyordu. Gerçekten çok korkunç duruyordu. Yavaş yavaş bana doğru gelmeye başladı.
"Gelme! İmdat! Lütfen yardım edin!" bağırıyordum ama nafile. Kim beni burada umursayacaktı ki. Bez bebek yanıma geldi. Tam ayaklarımın dibindeydi. Dikkatlice gözlerime doğru bakıyordu.
(Şarkıyı burada açarsanız sevinirim...)
Gel, anla dikenimden
Güllerim uyansın bahçelerimde
Of, gel öyle bir apansız
Ellerim yansın ah ellerinde
Gel arsız firar
Düş yollarıma densiz
Ben kaldım viran
Geçmez bu ömür sensiz
Bu dağlar taşlar şahidim olsun
Kalbime sırlarımı gömdüm
Aslı bende sureti kalsın
Ben görürüm beni aynasızda
Gel, anla dikenimden
Güllerim uyansın
Of, gel öyle bir apansız
Ellerim yansın ah ellerinde
Gel, anla halimden
Güllerim uyansın bahçelerimde
Gel, öyle bir kal ki
Tan yeri boyansın aşk hançeriyle
Aştım yolları aşkı önüme koydum
Bir zeytin dalı, bir çift göz yeter doydum
Bu dağlar taşlar şahidim olsun
Kalbime sırlarımı gömdüm
Aslı bende sureti kalsın
Ben görürüm beni aynasızda
Gel, anla dikenimden
Güllerim uyansın
Of, gel öyle bir apansız
Ellerim yansın ah ellerinde
Gel, anla halimden
Güllerim uyansın bahçelerimde
Gel, öyle bir kal ki
Tan yeri boyansın aşk hançeriyle...Şarkıyı gözlerim kapalı söylemiştim. Şarkıyı bitirip gözlerimi açtığımda bez bebek ayaklarıma oturmuş ve bağdaş kurmuştu. Bebek önce güldü sonra el çırptı. Kafamdaki çığlıklar hala devam ediyordu. Yeniden kapattım kulaklarımı. Küçük kıza baktım. B-bayılmıştı...
"Hey! Kalksana. Sana diyorum. Kalk!" diye bağırdım. Nafile...
Gözyaşlarım gözlerimden firar ediyordu. Çığlıklar hiç olmadığı kadar yükselmişti. Birazdan sağır olacağım o derece!
Dayanılmaz bir acı veriyordu çığlıklar. Bez bebeğe baktım. Gözlerini pörtletmiş bakıyordu. Dibime kadar geldi ve kulağıma fısıldadı.
"Çığlık at! Geliyor! Çığlık at! Gelecek! Sabret!" demişti. Anlamamıştım boş boş bakıyordum.
Tekrar seslendi. "Çığlık at! Geliyor! Seni bulmasını sağla! Çığlık at!"
Ben olayın şokuyla bakıyordum hala. Kafamdaki çığlıklar çok daha güçlendi. Bez bebek seslendi yine. "Çığlık at!!" dedi. Atmadım. Atamadım. Bez bebek sinirlenmişti. Çok büyük bir çığlık atmıştı.
Kafamdaki çığlıklara bu eklendiğinde hayatım boyunca hiç atmadığım çığlığı attım. İnanılmaz bir çığlıktı. O kadar büyük bir çığlık atmıştım ki koskoca Antalya'nın duyduğunu varsaydım.
Bu çığlıktan sonra gerçekten yorgun düşmüştüm. Ama kafamdaki çığlıklar susmuştu. Bez bebeğe baktım. Bana gülümseyerek bakıyordu.
"Teşekkür ederim." fısıldamıştım sadece. Daha fazla çıkmıyordu sesim. Küçük kıza baktım. Uyanmıştı ve bana doğru geliyordu. Kafasındaki siyah gül tacı yavaşça kırmızıya dönüşmüştü. Bez bebeği eline aldı. Ve gözden kayboldu...
Kapı birden açıldı. Içeri lanet olası amcam girdi."Vay canına o çığlıkda neydi yeğenim? " Dedi ve güldü. Şu an yorgun olmasam neler yapardım sana be amca(!).
Içeri doktorlar girdi.
Hadi ama yine mi?!?
Yorgun olduğumdan tepki bile vermedim. Doktorlar şaşırmıştı bu yüzden.
Gözyaşlarım kurumuştu artık ağlamaktan. Ama benden habersiz akıyordu. Şu anda olduğu gibi...
Amcam(!) yanıma geldi. Yanağıma öpücük bıraktı. Ve kapıdan çıktı. Kapıdan çıkmasıyla içeri girmesi bir oldu.
"Siktir! Nasıl buldular bizi?!" Demişti. İlk kimden bahsettiğini anlamadım ama sonradan kafama dank etmişti. PAMİR?!?
Ayağa kalkmaya çalıştım. Ama başım döndüğü için yere yapıştım. Bağırdım.
"Pamir! Yardım et nolur!" Gerçekten çok heyecanlamıştım. Kaç aydır göremediğim arkadaşlarımı ve... Pamir'i evet Pamiri görecektim.
"Kes sesini sürtük!" Bunu diyen amcamdı. Ve bana tokat atmıştı. Bu yorgunlukla yapma be amca(!)
Umursamadım bana ne dediğini ne yaptığını. Tekrar bağırdım.
"Pamir! Burdayım yardım et!" Umarım duymuştur sesimi. Allah'ım lütfen yardım et...
"Sana sesini kes dedim!" Dedi ve karnıma çok sert bir tekme geçirdi. Acıdan inlemiştim. Ve Pamirin sesimi duyması için çığlığı basmıştım. Amca olacak şahıs karnıma de kafama bir darbe vurmuştu. Kulaklarımda tiz bir ses duyuldu.
Gözyaşlarım gözlerimden boşalırcasına akıyordu.En son duyduğum şey adımın sayıklanması ve o özlediğim kokuydu...
Bölüm sonu...
Okuduğunuz için teşekkür ederim...
Vote ve yorum yapmayı unutmayın...
Allah'a emanet olun...
Öpüldünüz... 💞🐞💞
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EMANET
Teen Fiction"Neden eskisi gibi değilim Pamir?" Genç kız baktı, genç adamın karanlık gözlerine... Anlamıyordu. Neydi bu kadar acının sebebi?... "Neden hep acı çekiyorum ben?" Genç kızın sağ gözünden düşmüştü yanağına, sıcacık bir damla yaş... Genç adam sustu ko...