Birinci bölümümüze hoş geldiniz!
İlk olarak, sizlerle bu hantal, sinir bozucu küçük kutuyu ele alacağız.
Bu kutuya "televizyon" deniyor. Tarifimi anlamayanlar için şu şekilde:
Daha yeni ve şu an daha çok bulunan diğer bir şekli:
Bu televizyon denen kutunun içinde gerçek adamlar yok, rahat olabilirsiniz. Ayrıca öğrendiğime göre onlar bizi göremiyor ve duyamıyor.
Yalnızca bir onları görüyor ve duyuyoruz.
Ama dokunamıyor, koklayamıyor ve o güzel keklerin tadına bakamıyoruz.
Neden ürettiklerini ben de bilmiyorum, epey lüzumsuz ama can sıkıntısını alan bir kutu.
Kutuyu kullanım şekli ise şu şekilde:
Kutunun arkasından çıkan uzun ipi -buna kablo deniyor- prize takıyoruz. Kablo şu şekilde:
Priz ise şu:
Dikkat etmeniz gereken nokta, ucu demirli olan kısmı prize geçirmek.
Bunu sakın ıslak elle yapmayın! Tanrı korusun elektrik çarpar.
Ve sakın prize elinizi sokmayın. Prizden başka cisim de sokmayın.
Kabloyu prize takıtığımızdan emin olduktan sonra, kutunun üstündeki düğmeye -küçük çıkıntılar- basıyoruz. Düğmeler şu şekilde:
Eğer düğme yoksa, kumanda denen aletin kırmızı tuşuna basın.
Kumandalar şuna benzer:
Üstteki kırmızı tuş, alttaki değil.
Kapatmak için de aynı tuşa basmanız yeterli olacaktır.
Tanrı ile kalın!
Hallelujah!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hildegard von Bingen ile Hayatta Kalma Sanatı
Non-FictionKarşıdan karşıya geçmekte zorlanıyor musunuz? Toplu taşıma denilen uzun tekerlekli cihaz sizi korkutuyor mu? Işığı nasıl açıp kapatacağınızı bilmiyor musunuz? O zaman bu kitap sizler için biçilmiş kaftan. Basit ve sade dili, açıklayıcı görselleri il...