2097 kelime doyurucu olur inşallah. Gerçekten bir süre sonra yazmak zorlaşmaya başlıyor çünkü ara vermedikçe tıkanıyorum. Lütfen beni yorumsuz ve yıldızsız bırakmayın. Hikayeyi okuma listelerinize eklerseniz çok mutlu olurum. Okuyan gözlerinizden öpüyorum 💜Bölümü yazarken başa sarıp sarıp dinlediğim iki şarkıyı da şuraya bırakıyorum.
Bölüm şarkıları / Kıraç - Hasret
Barış Akarsu - Gözlerin...Bilincimin yavaşça açılmaya başladığı vakitlerde sıcak bir yerde olduğumu ve sert bir zeminde yatmadığımı fark etmiştim. Gözlerim açılmak için benimle büyük bir savaş veriyordu ama her denememde başıma keskin bir sızı saplanıyordu.
Birkaç saat öncesinde nerede , ne halde olduğum aklıma gelince gözlerimi karanlık dünyama açmak istemedim zaten. Sonra... sonra Mehir'in şefkatini , ona nasıl sığındığımı , beni nasıl kabul ettiğini düşününce içime bir umut ışığı doğdu. Neydi bu ? Aşk mı , bir abiye duyulan güven gibi mi ? Mehir'i değil abim , arkadaşım olarak bile görmeye tahammül edemediğimi anladım sonra.
Beni sever miydi ? Ona baktığım gibi bakar mıydı ? Sevilmeye alışık olmayan ben birazcık şefkate karşı duyduğum güveni aşk sanıyordum belki de. Hatta Mehir bana acıyor bile olabilirdi. Bana acımasına asla dayanamazdım. Kimsenin bana acımasına ihtiyacım yoktu. Bu yaşıma kadar nasıl kendim ayakta kaldıysam aynını yapabilirdim.
Benim ihtiyacım olan tek şey beni koşulsuz sevecek adamdı. Benimde onu koşulsuz sevdiğim.
Mehir'in beni kucağına aldığı ve okulun lavabosundan ayrıldığımız andan sonrası pusluydu. Zaten insanların beni o şekilde görmesine dayanamazdım. Bilincim kapandıktan sonra neler olduğunu ve şu anda nerede , ne durumda olduğumu anlayabilmem için gözlerimi açmam gerekiyordu.
Gözlerimi açmayı her denediğimde ekşi bir şey yemiş gibi yüzümü buruşturmaktan kendimi alamıyordum.
"Açılmakta direniyorsa neden zorluyorsun ? Dinlenmeye devam etmen gerekiyor !" kulaklarımı dolduran sesin sahibi birkaç saat önce şevkatine sığındığım adamdı.
Sesini duymak bile içimin huzurla dolmasına sebep oldu. Ben - okuldakilerin deyimiyle buzlar kraliçesi - bu adama baktıkça eriyor gibiydim. Kendimi savunmak adına ördüğüm duvarları yerle bir ediyor gibi.Bir an önce onu görmek arzusuyla açılan gözlerim yeni bir acıya gebe olmuştu. Ellerimi istemsiz başıma götürüp kafamı sıkmaya başladım. Yeni bir acı eskisinin yerini örter misali. Utanmasam yatakta ağrıdan kıvranacaktım. Mehir'in olduğu bir yerde ki gözlerimi açtığım vakit odada yalnız olduğumuzu anlamıştım , yatakta kıvranmak en son isteyeceğim şey bile değildi. Zaten yeterince rezil olmuştum muhtemelen.
"Aşağıdan ağrı kesici alıp geliyorum. Ben gelene kadar kendine işkence etmemeyi dene " sanki isteyerek bu hallere düşmüşüm gibi konuşuyordu. Bu hali sinirlerimi bozmuştu ama kızmaya hakkım olmadığını biliyordum.
Birkaç dakika sonra elinde tepsiyle dönüp tepsiyi yanı başımdaki komodine bıraktı. Yatağın kenarına oturup saçlarımı yavaşça boynumdan itti ve doğrulmama yardım etti. Kırmaya korkar gibi dokunuyordu , sanki değerliymişim gibi... Onun gözünde değerli olmak , ona ait olmak nasıl olurdu diye düşünmekten kendimi alamıyordum. Ağrı kesiciyi içmeme yardım ettikten sonra başımdaki ağrı hemen azalmasa bile saçlarımdaki ellerinin kısa süreli varlığı rahatlatmıştı.
Sırtımı yatak başlığına dayayıp gözlerimi odada gezdirmeye başladım. Oda da fazla eşya yoktu ve gri-siyah tonlarıyla donatılmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecedeki Son Nefes
Teen FictionGenç adam gecenin karanlığında yalnız yürüyordu. Karanlık korktuğu bir şey değildi. Yalnız olmayı ve gecenin sessizliğini dinlemeyi severdi. Her şeyden kaçıp üstündeki yükleri hafifletmek istediği için ona huzur veren yere ilerliyordu. Bütün şehri a...