Spectrum

1.3K 90 9
                                    

Canna yıkılıyordu.

Canna, fırtınada köküne tutunamayan bir ağaç gibi yıkılıyordu.

Ama sessiz bir yıkılıştı bu, insanlar çığlık atarak etrafta koşuşturmuyor, lanetler yağdırmıyor ya da büyük kaya parçaları bir yerlerden aşağıya yuvarlanmıyordu. İçten içe yıkılıyordu Canna. Devrimciler, yavaş yavaş zehirliyordu büyük kavuğu.

Geniş alanı sarmış barut kokusu ve dağılmış sis algıları kapatmak için yeterliydi. Etrafın hızla döndüğünü hissettiğiniz yetmiyormuş gibi aynı zamanda yıkımın çığlığı kulağınızda patlıyordu, delirmeniz için yeteri kadar öğe vardı ortada.

Buna rağmen her şey unutulmuş, mekanik bir saatin tik taklarına bağlıydı. Genç adam artık kolundaki o cezbedici saatin çığlıklarını duymuyordu. Hem sağır, hem kör olmuştu neredeyse. Ortalıkta uçuşan bir sürü kimin olduğu çözülemeyen pelerinler vardı, vidalar, artık geniş tavandan neredeyse düşecek olan ağır avizeler vardı. Burada olan bir insanın - ya da robotun - yapacağı en akıllı seçim, aklını kaybetmeden önce toz olmak olurdu. Asıl sorun şuydu ki, kaybedecek akıl kalmaması bir yana insanlar artık bu aristokrasiyi yıkmak için canlarından daha fazlasını vermişlerdi. Artık kol, bacak, kaybedilen mekanik gözlerin ya da ne işe yaradığı bilinmeyen robotların parçalarının havada uçuşmasının bir önemi yoktu. Biliyorlardı, yok etmenin ve yok olmanın hesabını biliyorlardı ve birazdan, hayatlarının büyük bir bölümünün yok edilmesinin hesabını soracaklardı tam anlamıyla, her ne kadar bir saniye daha fazla yaşama ihtimalleri olmasa da.

-

Geniş, puslu ve kahverengi eski mobilyalarla dolu odada (Eski olmalarına rağmen ihtişamlıydılar) değişmeyen bir saatin tik takları havaya sinsice süzülüyor gibiydi. Canna'da hiç yaşamamış bir insan bunu bütünüyle sorgulayabilirdi, ayırarak ve gereksizce inceleyerek bir saatin sinir bozucu tik taklarını sorgulayabilirdi ancak orada yaşayan herkes bunu yapmayacak kadar akıllıydı (ya da denemeyecek kadar korkak), hepsi bu tarz manifestoların ne anlama geldiğini biliyordu artık, bilmekten başka bir şeye ihtiyaçları yoktu orada yaşamaya devam ettikleri sürece. Anlamları ellerini sallayarak tersçe itebilir ve bilmeyi sonsuza dek sürdürmeyi deneyebilirlerdi.

"Komutan!" Tanıdık sesi duyduğunda tek ayağına dayanarak arkasını dönmüştü genç adam. Kaşları derince çatılmış ve normalde de kırışık duran alnı iyice çizgilere bulanmıştı. Karşısında, üçüncü kurul üyesi dikiliyordu, Komutan Oh'un tek yapmak istediği şey onun o mekanik sinirlerden oluşan gözlerini oymak oluyordu.

"Yeni satışa çıkarılan hiçbir devreyle ilgilenmediğinizi duydum." Sesi balgam kusmaya çalışan insanınki gibi pürüzlü ve iğrenç şekilde çıkıyordu dudakları arasından, tekrardan asla duyulmamak istenen türden olan bir köpek havlaması gibiydi ve eğer karşısında dikilen adam daha fazla tükürük saçıp kaşınmaya başlarsa bu mümkün gibiydi.

"Çünkü artık zırhlılarla ilgili olan her şeyle bağlantımızı kesmeye çalışıyoruz Bay Sang-woo." Mimiksiz bir biçimde bakmaya devam ederken koluyla bütünleşmiş, artık canını yakmadan işleyen saatine göz atmıştı.

"Bay Sang-woo, yönetimimiz ve halk adına bunun daha uygun olacağını düşündük, herhangi bir itirazınız olacağını düşünmüyorum açıkçası." Karşısındaki adam duyduğu cümleden sonra gözlerine fazlasıyla eğlenen bir ifade yerleştirmiş ve söylediklerinin etkisini bozmamaya çalışarak tekrardan konuşmuştu.

"Kralın böyle düşündüğü sanmıyorum Bay Oh. Siz, devletin en önde gelen aristokratları olarak bunda karar kılmış olabilirsiniz ancak Yüce kralımızın aynı şekilde düşündüğünü sanmıyorum." Söylediği her sözcükten haz aldığı fazlasıyla belliydi. Bunun yanında ise güçlü bir duruşa sahipti, söz geçirebilecek bir duruş. Sözünün üstüne söz söylenmesini de sevmediği belliydi ki sonra cümlesinden sonra ses tonuna nazaran kapıyı yavaşça çekip çıkmıştı boğucu odadan. Duyduğu şeylerden sonra bir süre olduğu yerde dikilmiş, olmuş olabilecek ihtimalleri gözden geçirmeye çalışmıştı Sehun. Daha dün, konsey içerisinde alınan karar karşısında herkesin yüzü gülmüşken şimdi böyle bir sızıntı gerçekleşmesi, her şeyi, bir an önce yola koymaları gereken her şeyi başa sarabilirdi. Daha da kötüsü alt edebilirdi.

SpectrumHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin