192 10 5
                                    

10. Bölüm

Havalar soğumaya başlarken bu aynı zamanda yaklaşan sınavların da habercisiydi. Bu da demek oluyordu ki Jimin yakında kendisini çalıştırmam için peşime düşecekti. Yoongi'yle çalışmaya devam etmeye karar vermişlerdi. Hatta Jimin onu öptükten sonra daha da yakınlaştıklarını söyleyebilirim. Bana daha az vakit ayırmaya başlamıştı. Bir de bana derdi "Benimle ilgilenmiyorsun." diye. Hah, gitsin Yoongi'si ona ders anlatsın. Uygulamalı.

Yaklaşan sınavlar sadece Jimin'i değil Jungkook'u da peşime dolamıştı. Okul birincisi olduğumu öğrendikten sonra kendisini çalıştırmam için bana yalvarmıştı.

Üşümüş ellerimi boyası akmış kırmızı saçlarımdaki bereyi düzelttikten sonra hızlıca ceplerime geri soktum. Kıçım donuyordu. Ve ben bu soğukta, ders çalışmayı sevmediğini söyleyen Jeon Jungkook'un yanına gidiyordum. Hiçbir şey bilmediğini söylemişti. Ben de okul birinci olmanın gururuyla ona yardım edecektim. Yardım isterken ki sarkmış dudağını ve masum bakışlarını es geçemezdim zaten. Çok tatlı oluyordu ve bunun farkındaydı. Benim de o bakışlara kandığımı bildiğinden kullanmaktan çekinmiyordu. Zeki tavşan.

Yavaşça gelmiş olduğum kütüphanenin kapısını ittirdim. Etrafımı saran sıcak hava ile birlikte gerilmekten isyan eden kaslarım anında rahatlayarak gevşediler. Kapının üzerindeki zilin çalmasıyla benden tarafa dönen görevliye başımla selam verip raflarından arasından ilerlemeye başladım. Cebimdeki telefonun titremesiyle olduğum yerde durdum. Sessize almayı akıl ettiğim için kendimi tebrik ediyordum, içimden. Ekranda beliren mesajla sağ taraftaki masalara doğru ilerledim.

"Hyung duvar kenarı, en arkadayım."

Neden arkaya oturmuştu ki? Tamam, her ne kadar kütüphanenin ışıklandırması olsa da, karanlıktı. Çalışırken uykusu gelebilirdi. Kafasını eğmiş bir şekilde telefonuyla uğraşan Jungkook yanına hızlıca oturmamla irkilerek kendisine geldi. Beni görmesiyle yüzüne kocaman gülümsenin yerleşmesi bir oldu. Onu bu şekilde etkileyebildiğim için mutluydum. Üzerindeki etkim hoşuma gidiyordu.

"Hangi dersten başlamak istersin bakalım?" dedim çantamı yandaki sandalyeye koyarken. Bir yandan da sessiz olmaya çalışıyordum. Birçok çalışan ve kitap okuyan insan vardı.

"İlk hangi sınav varsa ona çalışalım." dedi ilgisiz olduğunu belli ederken.

"Ya! Ben senin için geldim buraya kadar. Biraz daha ilgi gösteremez misin?" dedim sessiz bir şekilde ona kızmaya çalışırken. "İlk hangi sınavınız var?"

"Bilmiyorum." İç çekerek konuştu. İşte şimdi sinirlenmeye başladığımı hissediyordum. Ne demek bilmiyorum?

"Jungkook ben mi gireceğim sınava? Nasıl sınıfları geçtin bu zamana kadar?"

"Kopya çekerek." dedi pis pis sırıtarak. Terbiyesiz.

"Hele bu sınavlarda bir kopya çektiğini duyayım, bak o zaman ne oluyor görürsün. Konuşamazsın benimle."

"Ya hyung..." dedi alt dudağını sarkıtırken. O dudağını ben senin- Öhö öhö kendine gel Taehyung. Az önce ne düşünmüştüm ben öyle?"

"İlk sınavımız İngilizceymiş. Baktım şimdi." Telefonu yan tarafa bakarken söyledi.

"Çıkar kitaplarını, oyalanmayalım. Çok işimiz var seninle."

Oflayarak çantasından defterini ve kitabını çıkarmaya başladı. Ben de bir kalem alıp nasıl anlatabileceğimi düşünüyordum.

***

"Hayır, Jungkook. Bak öyle değil. Yanlış kullanıyorsun. Benden sonra tekrar et ve hatanı bul. I had a bad dream last night."

"I saw had a bad dream last night."

I Miss You/TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin