10- "Dağ Evi"

486 83 35
                                    

             — ONUNCU BÖLÜM —


Buğulanan gökyüzünde yıldızlar dans ediyordu. Sakin bir rüzgar yerdeki kumları savururken, benliğime tutunan bu heyecanı yok saydım.

Sert ve soğuk havanın avuçlarımdan kayması acılarımın gerçekliğini gözler önüne seriyordu. Yakaran acılarıma bakmak utanç vericiydi.

Kelimler dilime dolanmışğüm düğüm olduğunda hissettiğim duyguların boğazıma dolanması normaldi.

Benliğimden sıyrılan ne varsa orda kalsın istiyordum. Bir gece sadece bir gece özgür olmak, acılarımdan sıyrılmak istiyordum.

Diğer günler acı çekmeye aç ruhumu dıyurabilirdim. Acı çekmek artık bir ihtiyaç gibi bedenimi esir almıştı.

Mazoşist miydim? 

Kafamdaki aptal düşünceyi bir kenara bırakıp arafı takip ederek içeriye bir adım attım. Sessizliğe düşen bir adım çığlık gibiydi.

Arafın ışıkları yakmasının ardından karanlıktan kurtulan gözlerim sızladı. Gözlerimi kırpıştırıp etrafa bakındım.

Karşılıklı konulmuş iki koltuk ve karşıdaki mutfak dikkatimi çeken ilk şeylerdi. Televizyon yoktu. Onun yerine eski bir dolap ve içinde antikaya benzer porselen eşyalar vardı.

Koltukların üstündeki beyaz örtü buraya uzun zamandır kimsenin gelmediğinin işaretiydi. Gözlerimi eşyalardan çekip arafa döndüğümde örtüyü çekip koltuğa yayıldı.

"Bu çok yanlış izinleri olmadan evlerine girdik" diye kendi kendime mırıldandım. Bu yakarışım sessiz gecedeki tek sesti.

"Dışarda kalıp ne olduğunu bilmediğimiz ormanda ölmekten iyidir" diye söylendi. Sesindeki bu soğukluk etrafına ördüğü duvarların kanıtıydı.

Gözlerimi ondan çekip karşı koltuğada ben oturdum. Öylece oturup evi incelerken bana bakan yeşilleri hissettiğimde kafamı kaldırıp ona baktım.

"Çözümlemesi zor bir bulmaca gibisin" diye fısıldadım gerçekleri onun yüzüne. Sesimdeki ahenk gecede dans ediyordu.

"Çözme bırak öyle kalayım" sesindeki çözümsüzlük bile onu çözmemi ister gibiydi.

"Çözmek istedikçe kayboluyorum, izin vermiyorsun. Ördüğün duvara tosluyorum" diye mırıldandım. Sesindeki sakin tını şarkısını ezbere bildiğim melodi gibiydi.

"Duvar? " sorduğu sorunun cevabını biliyordu. Benden duymak istiyor gibiydi. Gerçekleri ona dillendirmemi istiyordu.

"Kendinle insanlar arasına ördüğün duvar ve ne var biliyor musun? " meraklı yeşilleri, mavilerimi eşeliyordu.

"Ben o duvarın altında yatan gerçeklerin seninle bir alakası olmadığını biliyorum,  Acı gözlerinde saklı senin ne yaşadın bilmiyorum ama seni bu hale getiren sen değilsin" geceye fısıldadığım sözler onda şok etkisi yaratmış gibiydi. Boş bakışlarla bana bakmaya devam ediyordu.

KİRAZ ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin