Aşk ölüyor Mümtaz. Aşk ölüyor. Güzel olan her şey bir bir parmaklarımın arasından eksiliyor. O gidiyor Mümtaz o gidiyor. Ben nasıl olurum şimdi kestiremiyorum. Ben kim olurum, kime sığınırım aklım almıyor Mümtaz. Ağır yaralıyım. Mutsuz sonu olan ne kadar film varsa izleyip, göz pınarlarım kuruyana kadar ağlamak istiyorum Mümtaz. Ağır Müslüm Gürses nağmeleri dövsün kulağımı diyorum. Kulağıma başka sesler hücum etsin. Artık duymayacağım değil mi Mümtaz, onu artık duymayacağım. Nasıl alışacağım peki. Bu öyle kolay bir şey mi. Senelerimi verdiğim o insan. Hatta elim kolum benim. Kalbimin, ellerimin, gözlerimin, bütün uzuvlarımın manası olan kadın, artık gidiyor mu Mümtaz. Ne yani artık kalbimin yarısıyla mı seveceğim. Ellerim yarım mı kalacak böyle. Peki gözlerim bakamayacak mı Mümtaz artık. Baksa da göremeyecek mi yani. Her şeyim yarım kalacak anlaşıldı Mümtaz. Bu hikaye böyle olacak. Ama düşünemiyorum Mümtaz, onsuz bir hayat düşünemiyorum. Yokluğunun o ağırlığını nasıl kaldırırım inan ki bilmiyorum. Ağlıyorum Mümtaz, ağlıyorum. Umurunda değilim bunu da biliyorum. Bu da çok saçma bunu bilmiyorsun. Sevmeye kıyamadığın gün gelir ağlamasını umursamadığın ile aynı insan olamaz ki Mümtaz. Olmamalı yani. Bilmiyorum Mümtaz, gerçekten bilmiyorum. Çok düşünüyorum bu aralar. Ama tek bir sonuç var, gidiyor Mümtaz gidiyor ve yarım kalıyor.
20.04.2014
Uzun hikayeleri ve uzun şiirleri kolay kolay sevmem. Yazamam da. Bir hikayeye nasıl başlanır bilmem mesela. Bu yazdığım kitap, hikayem, günlüğüm, deli raporum ya da her neyse işte nasıl ilerleyecek bilmiyorum. Ulan tam film gibi bir sabah, diyemem uyandığım her hangi bir zaman. Sonradan gelir hep aklıma böyle şeyler. Hayatımda uzun süre süregelen iki şey oldu. Birincisi malum, Leyla ile olan ilişkimiz. Üç sene. Biz olma durumu. İkincisi de hüsran. Leyla ile olmayan ilişkimiz. Ayrılık. Hiç olma durumu. İkincisi birincisini geçeli çok oldu. Uzun zamandır çok kalabalık bir yalnızlığa sahibim. Sürekli yazıyorum. Yazıyorum yazmasına da bitirmiyorum hiç. Şuan tam dört kitap birden okuyorum. İkisi Ali Lidar, birisi Tutunamayanlar, diğeri de kişisel gelişim kitabı. Ayraç sadece Tutunamayanlarda kullanıyorum. Diğerlerinde ayraç kullanmıyorum. Ayraç kullanmadığım için nerede kaldığımı unutmadan okumak zorundayım çünkü. Böylede çok çabuk sona geliyorum ama asla bitirmiyorum hiç birini. Benim olan kitabı hediye etme alışkanlığım yoktur asla. Yenisini alırım zevkle. Benim olan, hislerimi satır aralarına aktardığım bir kitabı hediye edemem çünkü. Kitapları bitirmiyorum çünkü, bitirirsem unuturum. Unutursam küserler bana. Tarık Tufan'a ne derim sonra. Cemal abim mesela, çok kızar böyle şeylere. Kızmasa da tavrını koyar. Ya Turgut Uyar, uyar mı bu bize der. Nasıl bakarım sonra gök yüzüne. Elbet bir gün derim, elbet bir gün bitiririm. Peki ya sen Leyla, peki ya sen. Sen ne olacaksın. Uzun hikayeleri sevmem dedim, ama en uzun hikayemsin. En uzun bağımlılığım. Bitmek bilmeyenim. Ara sıra çıkıp gelenim, gitmeyenim, eksilmeyenim. Bensin işte Leyla, biraz ondan biraz bundan bensin işte. Benim yahut benimle değilsin ama bensin işte anla. Bulaştım sana. Gitmiyorum ve gitmeyeceğim. Uzun uzun anlatırım bak, zor olur ama parmakalarım kanayana kadar yazarım. Yazarım ve sen gelmezsin. Yıldız Tilbe'yi, Sezen'i alıp rakı içeriz ama sen içmezsin. Bir yolunu bulur Cemal abimin yanına gideriz. Süreya'nın y'si nasıl Mona Rosa'ya nasıl gitti anlatır bize. Kız kardeşini evlendirecekken, olmayan gömleği anlatır. Belki o zaman anlarsın aşkın hala yaşadığını. Cemal abimden aldığım bir taktikti itiraf ediyorum, avuç içlerini koklamam. Otobüste giderken ben iniyorum diye seni yanağından öpüp, sonra burası değil ya pardon diye biraz daha gidip inmem. Hepsi yalandı mesela. Hepsi öpmek içindi seni itiraf ediyorum. Her seferinde biraz daha uzak indim evime. Çünkü evimi sen kabul etmiştim. Neden anlayamadın bunları. Kaç gece sana sarıldım. Neden hissetmedin. Gözlerine baksam anlardım hava durumunu. Yolda yürürken sadece sana bakardım ben. Hayranlıkla ezberlerdim yüzünün kıvrımlarını. Ne oldu niye bakıyorsun derdin sen. Dalmışım derdim bende. Dalmışım. Sen dışarılardaydın hep. Ben içindeydim. Öyle umuyordum en azından. Göğüsüne bakardım hep, kalbine. Ellerin bak uzmanlık alanım. Isırdığın o tırnakların. Siğil midir nedir adını senden öğrendiğim o leken. Pardon leke dedim, kızardın sen. Yüzüme sürerdin hatta. Annen ameliyat ol demişti ama inat işte. Neyse daha yazarım Leyla ama uzuyor işte. Uzamasın Leyla. Adını bile saklıyorum. Beş yıl önce aldığın kazak ve hırkayla beraber. Hırkayı annem kaç kere dikti bilmiyorum. İnanmayacaksın ama kokun hala o küçük kapaklı hediyelikte. Üç ya da dört kere ağladım kokunu. Pardon, üç ya da dört kere açtım kokunu. Gitmemiştir hala eminim. Kaç oldu sene. Geç oldu saat. Yine sabah oluyor. Birazdan hoca okur ezanı. Sahi sen hala ölmedin mi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Elbet Bir Gün
Teen FictionElbet bir gün buluşacağız, bu böyle yarım kalmayacak. Bir aşk hikayesi, dram kelimesinin kitaba bürünmüş hali ve tabii ki mutlu son.