O gece sabaha dek yağmur yağdı. Sokak lambaları şiddetli yağan yağmur taneleri altında her an sönücek mumlar gibi , cılız ışığını bir o yana bir bu yana savurarak dalgalandırıyor, evsizler karanlık kuytularda parlayan bir çift göz ile yağmuru seyrediyor sokak köpekleri saklanıcak bir yer bulma telaşında oradan oraya koşturuyırlardı. Bir gölge yokuş aşşağı süzülerek mahallenin en loş kısmına soğuk rüzgarını taşıyordu. Birden yağmur diniyor sokak lambaları neredeyse sönmek üzere oluyor ve köpekler acı acı gökyüzüne sıcak nefesleri ile uluyordu.gölge gittikçe mahallenin tek bakkalına doğru ilerliyordu. Rıza bey o sıra kalan son bir kaç rafı da düzeltip evine gitmeyi planlar iken soğuk bir el omzuna dokunmuş kulağına iniltili bir şeyler fısıldamıştı. Senin için geldim mehmet oğlu rıza. Uzaklardan çok eski zamanlardan geldim. Bütün karanlıkları içime alıp,bütün kinleri içime doldurup geldim. Beni tanımadın ama sen. Beni bilmedin. Ölmeyi değil ölümlerden daha beteri,en kötüsü en fenası en laneti geldi senin için. Beni tanımadın ama sen beni bilmedin. Beni tanıyacak beni bileceksin rıza...pek yakında