Selamunaleyküm Canlar 🙌
Yine ve yeni bölümle karşınızdayım.
Biliyorum bölümler düzensiz ve uzun aralıklarla geliyor ama maalesefki hayatım fazla hareketli ve bu bir haftadır hastaneden eve mekik döşüyorum.Biraz kötü bir hastalıkla uğraşmaya başladım ve hastane, ev beni bayağı yoruyor. Zamanım kaldıkça ve ilaçlardan dolayı uykumun gelmediği saatlerde yazmaya çalışıyorum.
Tabi bazı başka konularda var kafamı karıştıran. Tam olarak kafamı verip yazamıyorum.
Bu ara beni biraz mazur görün fazla hassasım.Bölüm geç geldi ama uzun yazmaya çalıştım. Umarım beğenirsiniz.
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum 😍
Keyifli okumalar 💞
Şeyma Oğuz mu demişti? Daha doğrusu Oğuz geldi mi demişti yoksa ben mi yanlış duymuştum? Bu nasıl olabilirdi? Yüz üstü bırakıp giden biri neden geri dönerdi? Hangi yüzle Şeymanın karşına çıkabilirdi? Kız kendini yeni yeni toparlamaya başlamışken yine, yeni bir enkazın altında mı bırakmaya gelmişti? Ne yapmaya gelmişti bilmiyordum ama bu sefer Şeymayı üzmesine izin vermeyecektim.
Duyduklarımla Şeymaya ne diyeceğimi bilemezken Emir birşey söylemeden telefonu elimden alıp Şeyma ile konuştu. Şeymayla konuştukça yüzündeki kaslar gerilmiş, şaşırmış ve sinirlenmişti. Telefonu kapatıp bana verirken öfkesini görebiliyordum.
"Oğuz gelmiş! İnanabiliyor musun? Bir de Şeymanın karşısına çıkmış."
"Ne halt yemeye geldi bilmiyorum ama canına okuyacağım."
"Şeymanın sesi çok kötüydü, bir an önce yanına gitmemiz lazım."
"Gidelim... Sen ona destek ol ben de Oğuzun hesabını göreyim."
Apar topar odadan çıkıp aşağı indiğimizde salonda oturan Hira teyze ve Ahmet amca da telaşımızı fark edip tedirgin olmuşlardı. Halimiz ve telaşımız onları korkutmuştu. Daha sakin ve mutlu gözükmeye çalışarak dışarıda baş başa vakit geçirmek istediğimizi söyleyip içlerini rahatlattıktan sonra bir hızla evden çıktık.
Arabaya nasıl bindiğimizi yolu ne ara yarıladığımızı fark etmemiştim bile. Emir o kadar hızlı ve o kadar sinirliydi ki zaman kavramı kalmamıştı. Arabadaki gerginliği bölerek sessizliği bozdum.
"Oğuzun geleceğinden haberin var mıydı?" Gözlerini hızla akan yoldan çekip sinirle bana baktı.
"Sence haberim varmış gibi mi gözüküyorum? Haberim olsaydı emin ol daha Türkiye'ye ayak basmasına fırsat vermeden geldiği yere geri gönderirdim."
"Biliyorum, Şeymanın ne kadar üzüldüğüne ve ne kadar acı çektiğine benimle birlikte sen de şahit oldun ama sonuçta arkadaşın. Belki geleceğini söylemiş olabilir diye düşündüm."
"O karaktersiz benim ne arkadaşım ne de dostum. Öyle biri benim hiçbir şeyim olamaz."
"Çocukluk arkadaşını ne çabuk sildin? İnsan kardeşim dediği birini nasıl bu kadar çabuk gözden çıkarır? Sonuçta karakter olarak birbirinize benziyorsunuz. İkiniz de-" arabanın ani fren yapmasıyla sözümü tamamlayamamıştım. Öne doğru savrulunca korkudan susmuştum. Emniyet kemerini takmamış olsaydım çoktan cama yapışmış olacaktım.
"Eğer bu olay içinde benimle tartışacaksan hemen şimdi in arabadan!!! Şu an senin yersiz suçlamalarınla uğraşak halde değilim." Sessiz kalıp cevap vermemiştim. Belki biraz abartmıştım ama şu an Oğuza olan sinirimden önüme kim çıkarsa çıksın çatabilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYATIMIN KÖRDÜĞÜMÜ
Художественная прозаAbim kollarını benden çekip yüzümü göğsünden kaldırarak buğulu gözlerime baktı. "Niye ağlıyorsun?" "Geldin! Yanıma geldin! Mutluluktan ağlıyorum." Tekrar saçlarımı okşarken Emir de yanıma gelip gözlerime baktı. Bakışlarım birkaç saniyeliğine Emire...