Pelin beyazıtta eski bir ahşap evde ailesi ile yaşayan genç bir kızdır.Özel günler için aldığı siparişler ile kendi yaptığı kek ve kurabiyeleri satarak ve günlük işlerde çalışarak geçimini sağlıyordur. Yedi aydır beraber olduğu erkek arkadaşının kendisini aldatmasını kabul edemese de siğneye çekmeye çalışır fakat buna rağmen erkek arkadaşının sonradan kendisini terk etmesinin ve ona güvenerek yaşadıklarının pişmanlığı ve üzüntüsünü yaşıyordur.
Bir yandan kendisinin geleceğini hiç düşünmeden başı buyruk yaşayan ailesinin düşüncesizliği,geçim sıkıntısı ve ahlaksız abisinden çektikleri kendisini iyice boğar hale gelmiştir. Pamuk adını verdiği küçük kar beyazı tavşanı ise kimseye anlatamadığı dertlerini, hayallerini paylaştığı tek can yoldaşıdır.
Bora ise Büyükadada bir çatıkatında tek yaşayan kimsesiz bir gençtir.Kimseye anlatmadığı geçmişi ile esrarengiz,içine kapanık hali ile dikkat çekiyordur.Çevresindeki onca güzel bayana rağmen bu zamana kadar asla hayatına kimseyi dahil etmemiştir.Katı birisi gibi görünse de büyüklerine saygılı küçüklerine şevkatli davranan çok iyi kalpli merhametli birisidir.Senaristlik yaparak geçimini sağlıyordur.Tıpkı pelin gibi kendisinin de temiz duyguları ile güzel hayalleri ve sevgiye aç olsa da psikolojik rahatsızlığı,hayata karşı karamsarlığı ile hep duygularını bastırıyordur.Zaman zaman yanına uğrayarak dertleştiği herşeyini danıştığı balıkçı orhan abisi en yakın arkadaşıdır.
Orhan ile dertleşip,içtiği bir gece evine gittiğinde eski günleri (çocukluğu) gözünde canlanır ve annesinden yadiğar kalan tek eşya ceviz sandıktan sararmış bir albüm çıkartır.Annesi ile olduğu fotoğraflarına bakarken duygulanır ve yere eğilerek ağlamaya başlar sayfayı çevirdiğinde ise annesi kendisi ve babasının olduğu aile fotoğrafını görür ve sinirlenerek fotoğrafı çıkartır acele ile çalışma masasının üstündeki makas ile babasının olduğu bölümü keser ve yere düşen parçayı tüm hıncıyla çiğner.O gece rüyasında babası annesini öldürdükten sonra kendisini büyüten teyzesini ölüm döşeğinde görür.
Sabah kalktığında teyzesinin evini arar fakat telefon çaldıkça açan olmaz.Bunun üzerine teyzesinin beşiktaştaki evine gider fakat kapıyı açan kimse olmaz o sırada karşı dairede oturan komşusunun üç gündür hastanede yattığını fakat hayati bir tehlikesinin olmadığını öğrenir.Bora bunu öğrendiği gibi soluğu hastanede alır fakat ziyaret saatine daha bir saat vardır.Eli boş olduğu için yakınlardaki bir markete kolonya,meyve suyu,bisküvi vs.. almaya gider.Pelin o markette bir stand da yeni çıkan bir bisküviyi tanıtıyordur.Şefi başına gelir ve mesaisinin bitmesine az kaldığını fakat günlük satış kotasının daha yarısını bile dolduramadığına kızarak şuan halen deneme sürecinde olduğunu hatırlatır.Pelin çok mahçuptur.Biraz sonra bisküvi reyonunda borayı görür ve tatlı bir ses tonu ile gülümseyerek ürününü tanıtmaya çalışır.Bora soğuk tavırlarıyla sürekli ürüne bahaneler bulsa da pelin masum bakışları ve ılımlı konuşmasıyla borayı ikna etmeye çalışır en sonunda dayanamaz ve durumunu açıklayarak adeta yalvarır.Bora bu durum karşısında duygulanır ve daha anlayışlı davranarak pelinin satması gereken bütün bisküvileri alır.(Birbirlerinden hoşlanırlar.)
Teyzesini ziyaret ettiğinde durumu hakkında biraz konuşmalarının ardından geçmişten konuşurlar ve hüzünlenirler. Teyzesi getirdiği bisküvilerin çok fazla olmasına şaşırır ve bir kısmını yanında götürmesi için ısrar eder.
Bora o gece senaryosunu yazarken kahvesinin yanında bisküvilerden birtanesini açar ve yerken senaryo yazmayı bırakarak pelini düşünür. Ardından masanın başından kalkarak bir bardak viski ve purosu ile balkonda yıldızları seyrederek pelinin kendisine muhtaç halini ve masum bakışlarını hatırlar. Bora peline karşı hissettiklerini kendisine bile itiraf edemiyordur fakat belki onu bir sefer daha görebilirim umuduyla ertesi gün tekrar aynı markete gider yalnız pelini bulamaz.