Gelen sesin sahibini tanıyordu. Tabi ya insan düşmanının nefesini dahi tanır. Sesini mi tanımayacak.
Sidar Ağa gelen sesle beraber bir hışımla arkasına dönmüştü. Fakat karşılaştığı manzara hiç hoş değildi. Agit toplamıştı yine tüm çakalinı. Burada hiç hoş şeyler olmayacağı ortadaydı.
Aynı anlarda oğulları gibi onlarda ellerine silahları almışlardı. Namlularin ucunda ise her iki aşirat ağası vardı.
Mehmet gelen sesle beraber büyüklerin geldiğini anlamıştı. Kurtuluş adına kapıyı açmıştı ama karşılaştığı manzara onu yerle bir etmişti. 15 yıl önceki görüntülerle her ne kadar şimdi aynı olmasada birazdan olacaktı.
Ne Agit Ağa ne de Sidar Ağa vaz geçecek gibi değillerdi. Onlarda oğulları gibi çoktan ölümü seçmişlerdi.
Sidar Ağa sessizliği bozmak adına açmıştı ağzını.
-Yaptığınız düpedüz yüzsüzlük.
-Yüzsüzlük mü? Sizin yaptığınıza ne demeli! Oğlum buraya barış için adım atmaya geldi. Siz ne yaptınız etmediğiniz hakaret kalmadı.
-Barışmış! Ne barışından bahsediyon sen. 15 yıl önceki katliamı yaptıktan sonra birde size barış eli mi uzatacam ben. Asıl ben bunu yaparsam hem yüzsüz hemde en adi insan olurum.
-Benim oğlum benim yapamadığımi yapmaya gelmişti. Benim oğlum 15 yil öncesi olan olayin telafisi için gelmişti. Hıh hakettiğiniz hayati yaşadınız da o da ayrı.
Son kurulan cümle Sidar Ağanin beyninde şimşeklerin çakmasına neden olmuştu.
Namluyu önce Agit Ağanın yanindaki adama çevirip vurmuştu sag kolundan. Saniyeler içerisinde Agit Ağayi boynundan tutarak namluyla kafasi arasinda mesafe bırakmamıştı.-Benim neyi hak edip etmediğimi sen mi karar vereceksin. Sen kimsin lan kimsin benim neyi yaşamam gerektiğine karar veriyorsun.
Said babasıni koruma babinda silahini babasının etrafındaki akbabalara çevirmişti.
Icerde ise Sidar Ağanın sıktığı silahla Ali sarhoşluğun verdiği dengesizlikle Omer in namlusu ucunda yaşamla ölüm arasında savaş veriyordu.Herşey bir sudoku bulmacasi gibiydi adeta. Kim yanlış yerde olursa herşey bozulurdu. Yani kısacası herkes ya ölecek ya da...
Ömer in düşüncesi ne kadar 'ya ben yada sen burdan çıkacaksın' desede niyeti ölüm deyildi. Zaten bu yüzden burada degilmiydi. Artık ölüm istemiyordu. Artık yaşamak istiyordu.
Ali nin boynundan çekiştire çekiştire içerdeki herkesi önüne alarak dışarı çıkmıştı Ömer.
Sidar Ağa içeriden çıkanlar arasında oğlunu taradı. Fakat karşılaştığı görüntü hiçte hoş değildi.
-Söyle oğluna oğlumu bıraksın. Yoksa tek kurşunla öldürürüm seni.
-Kimin canını kimden alıyorsun Sidar Ağa!
Bu gelen ses Mardinin en büyük Ağası aynı zamanda Agit Ağa nın Dayısı Mirzan Ağa.
Gelen sesin sahibine sonsuz saygısı vardı. Zaten bu yuzden yillar önce katliamdan hemen sonra 'birbirinizin yoluna dahi çıkmayacaksınız' demişti, yoksa her iki tarafın ailesi yok edilecekti. Ancak bu şekilde katliamdan sonraki 2. darbeyi önleyebildi Mirzan Ağa. Herkes bu Midyatın topraklarında Mirzan Ağa nin son sözüne bakar. Gümüş ve Kaymaz aşiratıda Mirzan Ağa nın tek bir cümlesiyle yerlerinde durmuştu.-Ağam bizden yana bir sıkıntı yoktu. Yerinde durmayan onlardı. Onlar sınırı geçti.
-Sidar Ağa ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ARTUN
Ficção GeralHerşey bir toprak meselesiyle başlayıp bir parça toprak uğruna canlarin, göz kırpmadan kurban edilişi ve kimi için yıkılan hayatlar ile kimi için yeni hayatların başlangıcıydı bu hikaye.