Elena kendini dışarı atıp, sokağın caddesine koşturmaya başladı. Nefes nefese kalmıştı ama arkasından Henna'nın geldiğini anlayınca tekrardan hızlanıyordu.
"Elena dur, nereye gidiyorsun ?"
Aldırmıyordu. O koşuyor, diğeri de ardından. Ana yola ulaşmıştılar ve arabalar vızır vızırdı.
"Ah, lanet şeyler!"
Arabalara sözlerini yollarken, yayalar için kırmızı ışık yanmıştı. Nefes nefese kalmıştı. Ellerini dizlerine koyup, eğildi. Gözü arkaya kaydığında Henna'nın halen koştuğunu görmüştü. Bakışları hızla geçen arabalarla, Henna arasında gidip- geliyordu.
Sessizce "Ya şimdi, ya hiç." diyerek yola doğru koşmaya başladı. Henna,Elena'nın az önceki durduğu yere geldiğinde gördüğü şeyle olduğu yere çivilendi.
"ELENA ARABAA!"
Elena, Henna'ya baktı ve sonra da gösterdiği yere. Gözlerine yansıyan ışıktan önünü göremiyordu. Arabanın farları gecenin bu saatinde onun gözlerini kör edecekti.
Elena'nın arabayla buluşan bedenine acı yayılmıştı. Zihninden geçmişinde yaşadıkları geçerken, Henna'nın acı dolu bağırışı doluyordu kulaklarına. Yerle bir olduğunda, son kez baktı ona koşmakta olan kadına.
O planlamıştı, herşeyi biliyordu. Ve ona haber dahi vermemişti. Hatta önemli olanda şuydu ki; ona güvenmişti.
Acının sessiz tonları kulaklarında çınlıyordu. Aklına gelmişti yine annesinin o nurlu yüzü. Unutamıyordu yaşadıklarını, ve geçmişinden uzaklaşan kadını.
Gidiyordu rüyalarının kabusu, ve peşini bırakmayan sessizliği.
"Kalk, kalk! Elena sabret güzelim hadi. Biri ambulans çağırsın!"
Elena'nın başını tutup, ikiye katladığı dizlerinin üzerine koydu. Mavi saçlarını özenle okşayarak, ambulans çağırılması için bağırıyordu.
Bir günde başına gelenler onu bunaltmaya başlamıştı artık. Üst üste gelen o kadar şeyden sonra bunu kaldırabileceğini sanmıyordu. Etrafını insanların merakları ile çevrilmişti.
İçinde berbat bir his, yaşanmamasını dilediği bir anla baş başaydı. Keşke herşey bir rüyadan ibaret olsaydı.
"Hadi kızım, hadi dayanabilirsin. Ya ambulans yok mu ?"
Arkalardan orta yaşta bir kadın söze atıldı.
"Geliyor, geliyor. Yolda."
Başıyla onaylayıp, saçlarını halen okşadığı Elena'ya döndü.
Ağzından akan beyaz sıvı da neyin nesiydi?
"Yoksa, yoksa... Ah, hayır Elena, hayır!"
Korkuyordu. Nedenini bilmediği halde ona zarar gelmesinden korkuyordu. Henna'nın, Elena'yı okşadığı elinin damarları gözüküyordu. Deniz mavisi saçlarını istemsizce sıkıyordu. Bilmiyordu ki onun geçmişini. Kimse bilmiyordu zaten.
Kulaklara dolan ambulansın siren sesleriyle herkes köşeye çekilmeye çalıştı. Hızla arka kapıları açılıp, sedyeyi çıkardılar. Biri erkek üç kişi Elena'yı sedyeye taşımaya yeltendiler.
"Ne oldu ?" dedi olayı öğrenmeye çalışarak.
"Koşu- koşuyordu birden arabanın önüne atladı. Sonra, sonra işte böyleyiz. Ya çabuk lütfen, ona birşey olmasın."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MAVİ EN SICAK RENKTİR.
Teen Fiction"Sevmesini bilirim de o bilmiyor işte." "Sen onun öğretmeni ol." "Çok zamanımız yok." "Zamanın olmadığı bir yerdeymiş gibi davran ve göster ona kendini." "O zaman hemen, şimdi gösterebilir miyim ki?" "Elbette." Oturduğum kahverengi eski sandalyeden...