Bedenim kaskatı kesilmişti. Kapalı olan kafenin bir masasında oturmuştum ve ellerimi kendime sarmıştım ama üşümekten alıkoymuyordu bu beni.
Çantama uzanıp telefonu çıkardım. Babamdan bir sürü arama vardı ama onun dışında hiç bir bildirim yoktu.
İç çekip çantama baktım. Atkımı alıp boynuma sardım. Boynum hala sızlıyordu ve morardığına da emindim.
Natsunun parfüm kokusunun sindiğini fark ettiğimde gülümsedim.
Sadece bir gün takmıştı ve kokusu sinmişti bile.
Acaba natsunun yaşantısı nasıldı? Ailesi, arkadaşları? Benim kadar mutsuz muydu? Yoksa mutlu muydu?
Telefonumdan Whatsaapa girip İp çocuk diye kayıt ettiğim Natsuya tıkladım.
Bu saatte bile çevrimiçiydi. Acaba kiminle konuşuyordu?
Bundan banane ki? Lanet okuyup telefonu masaya koydum. Ben koyar koymaz çalmaya başlayınca ekranda ki isime baktım. Babam arıyordu.
Endişelenmemesi için konuşmalıydım...
"Efendim?" diye cevapladım telefonu kulağıma götürürken.
"Şükürler olsun Lucy sonunda açtın! Neredesin? Gelip alayım seni?" diye sordu.
Sesinden endişeli olduğu belli oluyordu.
"Arkadaşımda kalıyorum baba. Şimdilik beni yalnız bırakın olur mu?" dedim ve babamın cevap vermesine izin vermeden yüzüne kapattım.
"Burada ne arıyorsun?" diye bir ses duyunca irkilip arkama baktım. Kızıl saçlı kız arkamda dikiliyordu.
"Ben sadece dinleniyordum. Kusura bakma." dedim ve ayağa kalktım. Çantamı toparlarken kolumdan tuttu.
"Biraz içeriye gelmek ister misin?" diye sordu Kafeyi gösterirken.
En azından birazcık ısınabilirim diye kabul ettim.
Kilitli kapıyı açınca kendimi sandalyelerden birine attım. Kızıl saçlı kız içeri girdi ve bir on dakika sonra geri geldi.
Elinde ki kahvelerden birini bana uzatırken diğerini kendi önüne koydu.
Getirdiği pastayı da bana uzattı. Çikolatalı pasta... Ağzımın suyunun aktığına emindim...
"İyi misin?" diye sordu kız. Başımı salladım.
"Üzgünüm ama adınızı sorabilir miyim?" diye sordum. Bana kapılarını açan birinin adını bilmemek çok kaba bir davranıştı...
"Erza. Buranın sahibiyim." dedi gülümserken.
Başımla onaylarken pastaya çatalımı batırdım.
"Şey az önce ki konuşmanı duydum da... Kalacak bir yerin yoksa bu gece burada kalabilirsin. Personel odasında bir koltuk var." dedi sevecen bir şekilde.
"Neden bana yardım ediyorsun?" diye sordum şüphe ile.
Omuz silkti
"Yardıma ihtiyacın vardı ve benimde yardım edecek gücüm var." dedi haklı bir neden sunar gibi.
Tekrar sessizlik hakim olunca pastadan bir parça alıp ağzıma attım. Çikolata tadı gülümsememe neden olurken Erza nın hala beni izlediğini fark ettim.
"Ne olduğunu anlatmak ister misin yoksa seni rahat bırakıp gideyim mi?" diye sordu. İç çektim.
"Evden kaçtım denebilir ama merak etme yarın döneceğim." dedim.
Eve döneceğimden emin değildim ama ne olacağını yarına bırakmalıydım.
"Pekala, kapıyı kilitleyip gideceğim, sabah 7' de gelirim oldu mu?" diye haber verip ayağa kalktı. Başımla onaylarken Erza kapıya yöneldi. Gitmeden bir şey söylemem gerektiğini fark edip konuştum.
"Her şey için teşekkürler." dedim. Erza gülümseyip başıyla onayladı.
Erza gittikten sonra kahvemi bitirip arka odaya geçtim. Bulduğum ilk koltuğa uzanıp uykuya daldım.
...
Birinin beni dürtmesiyle aniden kalktım. Aniden nefes alamadığımı sanıp öskürmeye başladım. Rüyamda boğulduğumu görmüştüm ve uyanır uyanmaz nefessiz kaldığımı sanmıştım.
Nefes alabildiğimi fark ettiğimde öskürmeyi kesip önüme baktım.
"İyi misin?" diye sordu karşımda ki Natsu. Başımla onayladım.
"Saat kaç?" diye sordum. Yeni uyandığım için sesim boğuk çıkmıştı.
"21:42." dedi saatine bakarak. Hadi ama tam olarak bir gündür burada mı uyuyordum.
Başımı ovalarken Natsuya baktım. Dikkatle bana bakıyordu.
"Burada kalamazsın." dedi ciddiyetle. Derin bir nefes alıp konuştum.
"Gideceğim zaten." dedim ayağa kalkarken.
"Nereye?" diye sordu omuz silktim.
"Babamın yanına." dedim. Çantamı tutan elimi tuttu.
"Gitmene izin vermem. Ya karakola geleceksin ya da benim evime." dedi. Kaşlarımı çatıp ne demek istediğini anlamaya çalıştım.
"Ne saçmalıyorsun sen?" diye sordum.
Parmağıyla boynumu gösterdi."Dün bu parmak izleri yoktu." dedi. Karşımda ki aynaya bakınca afalladım. Annemin sıktığı yerler parmak şeklinde morarmıştı.
Hemen etrafıma bakıp atkıyı aradım. Yere düşen atkıyı alıp hızla sardım. İç çekip kollarını göğsünde birleştirdi.
"Geliyor musun?" diye sordu.
Aslında gitmeyi her şeyden çok istiyordum ama tereddütte ediyordum.
Çocuğu tam anlamıyla tanımıyordum bile.
"Ailen sorun etmez mi?" diye sordum.
Gülümsedi.
"Etmeyeceklerine eminim ailem yok çünkü." dedi. Arkasını dönüp çeketini askılıktan alırken.
Başımı eğdim. Keşke benim de ailem olmasaydı diye düşünmeden edemedim.
Natsu çıkarken peşinden gittim...
Ehehe yb yazdım sbsnjss hazır ilham varken yazayım dedim çünkü ilhamı kaybedince bir ay yazamiyorum tabi hic bir kitabimi yarida birakmam ben :)
Eve geldiler ama smut beklemeyin olmayacak shsjs (en azından şimdi...))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat ipliği
FanficHer insanın ruh eşiyle yüzük parmağına bağlı siyah bir ip bulunur. Bu ip görünmezdir.Lucy siyah ip görme yeteneğine sahiptir. Bu ip kader ipidir. Peki ya kendine bağlı ipi asla göremezse?