Keanexl gür bir sesle, "Elf Diyarına giden yolcularız," diye bağırdı. Karşısındakinin kendilerini korkutmuş olduğu düşüncesine kapılmasını istemiyordu. Ancak o leopara kendi bile şaşırmıştı. İnsan diyarında pek çok büyücü vardı fakat kimse bir şeyleri yoktan var edemezdi. Bazı hayvanları kısa süreliğine başka hayvanlara dönüştürürlerdi. Ancak bu kadın hem usta bir avcıydı hem de yapılmayanı yapmayı başarmış bir büyücüydü.
Gümüş Diş "Yolcular mı?" diye sordu. Bu sırada, küçük, gümüş renkte bir kedi sol omzuna doğru atladı. Normal bir insan eli boyutundaydı. Keanexl o sırada büyücünün hilesini anladı. Kadın elini omzuna atıp, kediyi nazikçe sevmeye başladı. "Gecenin bu saati yolculuk yapmak için çok geç değil mi?"
Dodeik hızla araya girdi, "Kurtadamlar," dedi. "Onları avlayanların işlerini yapmamaya başladığını duyduk. Bizde hem yolculuk edelim hem de onları öldürelim dedik."
Avcı büyük bir kahkaha attı, "Siz mi?" diye haykırdı. Bir kaç saniyeliğine olsa da gülmesini durdurmayı başarmıştı. "Onları öldürebilecek birilerine benzemiyorsunuz."
Dodeik oldukça sinirlenmişti. Büyük ağzını açabildiği kadar açtı, "Bizim ne yapabileceğimizi fark ettiğin zaman, içinde hiç dinmeyen bir korku olacak," diye bağırdı. Büyük kahverengi gözleri yuvalarından fırlamak üzereydi. Onunla dalga geçilmesine hiç kızmazdı sadece tek bir durum haricinde, kimsenin onun savaşçılığıyla alay etmesine dayanamazdı.
Kadın daha büyük bir kahkaha attı. Bu sırada uluma sesleri artmaya devam ediyordu. "Senin sadece boş sözler söylediğini düşünüyorum, eminim ki yanındaki ise senden bile daha kötüdür." dedi. " Boyu senin boyunun yarısı kadar. Eminim bir kılıcı bile kaldıramaz. Zaten yanında kılıçta görmüyorum. "
Keanexl sessizdi, Ulumaları dinlemeye çalışıyordu. Avcının onun için söylediklerini pek aldırmadı fakat Dodeik'in kahverengi gözlerinin etrafındaki beyazlık git gide kırmızıya dönüyordu, karşısındakini öldürmek istiyordu, ancak karşısındakinin gücünü tam olarak hesaplayamadığı için saldırma cüretini de göstermiyordu.
Gecenin keskin soğuğu git gide artmıştı. Orta Brekil Ormanı, Pelebron Kıtasının sıcaklarına rağmen oldukça soğuktu. Gündüzleri bile ormanda gezdiğiniz zamanlarda bir üşüme hissederdiniz. Keanexl'ın üstündeki siyah renkteki yeltin kollarının yarısı yoktu. Zaten yeni popüler olmaya başlayan bu elbiselerin hiçbirinin kolları tamamen uzun değildi. Kral o ayrılmadan önce giymesi için vermişti. Aslında yanında uzun kollu siyah renkte bir kazak da vermişti. Ancak o kazağın atın eyerinde olduğunu bile unutmuştu. Elleri ile kaslı kollarını tuttu. Kollarında normal bir erkekte olduğu kadar kıl vardı. Ancak onu soğuktan koruyacak kadar fazla değildi. Birkaç saniyeliğine sadece atların nefes alıp verme sesi duyuldu. Birbirlerini süzmeye başlamıştılar.
Uluma sesleri ani bir artış gösterdi. Gecenin soğuğu ve rüzgarlar kat kat arttı. Esintiler vücutları delip geçmeye başladı. Ardından sanki hiçbiri olmamış gibi bir sessizlik çöktü. Kadın hızla okunu çekti. Dodeik bu harekete karşılık vermek için kılıcını savurma pozisyonuna aldı ve atını sürmeye hazırlandı. Bu sırada, kadın oku fırlattı.
Dodeik, okun kendi için çekilmediğini fark ettiği zaman hızla atından atladı. Kurt adamlar bu sefer daha fazla sayı ile karşılarına çıkmıştı. Kadının gümüş oku canavarlara isabet etmedi, sağdaki büyük bir ağacın tam ortasına saplandı. Dodeik yaratıkların üzerine doğru koşmaya başlarken, Keanexl atı ile hızlı bir şekilde oradan uzaklaştı. Dodeik bunu görünce büyük bir umutsuzluğa kapıldı. Ne yapacağını şaşırmıştı ancak geri gidemezdi, atı kaçmıştı. Karşısında sekiz canavar vardı. Büyük cüssesi ile karşılarında dikildi. Yüzünden ne kadar üzgün olduğu anlaşılıyordu. Tek başına kaldığı için değildi bu üzüntü. Sadece belki de kıtalarının kaderini belirleyecek kadar önemli bir görevi yapacak adamın kadar korkak olması onu üzmüştü. Düşüncelere kapıldı, görevin ve görevi yapan kişinin gerçekliğini sorgulamaya başladı. Keanexl'a hayranlık duyuyordu, onun daha gençken yaptıklarının hepsini ezberlemişti, gerçek bir savaşçı, işte Dodeik'in Keanexl hakkında düşündüğü şey buydu. Onun muazzam bir yeteneğe sahip olduğunu hep birileri anlatırdı, bazen Kral Narba bile onun yaptıklarını söylerdi. İşte Dodeik'i en çok etkileyen, Keanexl'ın -belki de kahramanının- korkudan kaçmasıydı. Gümüş Diş, Dodeik'in bir kaç metre arkasında okunu yaya takmaya çalışıyordu. Yaratıklar, yarım daire şeklini almıştı. Hepsinin ağzından salyalar akıyor, Sarı gözleri parlıyordu. Dördünün kürklerinin rengi siyah iken, diğer dördünün kürklerinin rengi kahverengiydi. Dodeik'in üzerine doğru koşmaya başladılar, ağızlarından salyalar akıyor, gecenin soğuğu ise artmaya devam ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yüce Ağaç: Arayış
FantasiaYeni bir Kıtalar Savaşı baş gösterdiğinde, İnsan diyarı, en kötü anlarını yaşıyordu. Umutları tükenmiş, savaşta kazanma şansları kalmamıştı. Diğer ittifakları da aynı durumdaydı, Pelebron Kıtası ölmek üzereydi. Tek şansları, Yüce Ağaç'ı bulmaktı. B...