Boş bir sokakta hiç olmadığım kadar dalgın bir şekilde yürüyordum. Kafam öylesine bulanmıştı ki, ne hissettiğimi bile bilmiyordum. Her şeyi unutmuştum. Yada ben öyle sanıyordum. Unutmam gereken çok şey vardı. Kaybettiğim herşey, kaybettiğim umudum, ve kaybettiğim canım.
Ne kadar da ağır bir durum içerisindeydim. Artık bedenim buna dayanamıyordu, isyan edercesine kendini yere bıraktığında yanağım yerde ki, soğuk zeminle buluştu.
Gözyaşlarım yanaklarımdan yere süzülürken, o an sadece ölmek istedim.
Daha fazla dayanamayacağımı biliyordum, ben kendimi bırakmadan, hayat beni tam da, şuan almalıydı. Beni bu çıkmaz içinden kurtarmalıydı.
×
Gözlerimi açtığımda etrafımda bir yığın insan vardı. Hepsi bana endişeli gözlerle bakıyordu.
İçimden lanet okuyarak, ayağa kalktım.
Ölmeyi bile beceremiyordum.
İnsanlar bana iyi olup olmadığımı sorarken, tek yaptığım onlara gözlerimi devirmek olmuştu. Kendimi topladım. Ve koşmaya başladım. Ne kadar istemesem de hayatta kalmaya devam edecektim.
-Diğer günlerden farklı olmayacak şekilde uyanmıştım.
Yalnız mutsuz ve, umutsuz.
Bitkinliğim daha ağır basıyordu. Her zaman ki gibi berbat hissediyordum.
Ayağıma terliklerimi giydim ve banyoya yöneldim. Saçıma biraz şekil verdim ve hiç bir şey yemediğimden dolayı bitmiş,solgun, kuru yüzüme baktım.
"Eun Hee, neden böyle oldu ki?"
Aynadan kendimle konuşuyordum. Şizofren teşhisi konulabilecek bir durumdaydım. Bunu kabul ettiğim bir gerçekti.
Hızlıca banyodan çıktım ve mutfağa doğru ilerledim, iki üç kahvaltılık çıkardım ve kahvemi hazırladım. Bir şeyler atıştırdıktan sonra, üzerimi giyinip başvurduğum iş görüşmesi için üzerime bir kaç parça şey geçirdim.
Yıllardır işsiz oluşuma bir son vermeyi hedefliyordum. Beni ne kadar kabul edeceklerinden emin olmasam da şansımı deneyeceğimden, bu durumdan zarar gelmeyeceğini düşündüm.Evden çıktım ve karşı komşum olacak herifin de evinden çıkıyor olduğunu, gördüm, içimden adama sövüyordum.
Tam bir sapıktı. Kadınlara zorla sahip olmak isteyen, aşağılık iğrenç herifin tekiydi."İşte yakaladım seni, yavru kuş."
Diyip kolumdan tuttu. Bu iğrenç girişimlerine alıştığım, için fazla tepki vermedim ve ağır bir küfür mırıldanarak, tutmuş olduğu kolumu ondan kurtardım.
"Aşağılık iğrenç herifin tekisin benden uzak dur!""Hep aynı şeyleri söylüyorsun güzelim,daha yaratıcı ol."
Bu adam midemi, bulandırıyordu. Ona gözlerimi devirdim ve içinde bulunmaktan nefret ettiğim apartmandan çıktım.
Dalgın bir şekilde yürüyordum. Gördüğüm ilk takisye atladım.
İş görüşmesi için bir şirketin önündeydim. Hızlı adımlarla içeri girdim. Kapıda beni güvenlikler karşıladı. Resmiyet bana göre değildi, sanırım bir iş başvurusu yaparak başıma bela almıştım. Bu kadar şeyden sonra bir de çalışma düşüncesi ne kadar zor gelse de buna katlanabilirdim.
Derin bir nefes aldım, güçlü olmak zorundaydım."Adınız?"
"Kim Eun Hee, iş görüşmesi için geldim."
Dedim ve bekledim. Telefonu çıkardı ve bir, numara tuşladı."Efendim Kim Eun Hee adlı bir hanfendi iş görüşmesi için geldi."
Telefonu kapattı ve gülümseyerek bana, baktı.
"Buyrun lütfen, arkadaşlar size yardımcı olacaklar."
Dedi ve oradaki adama kaş, göz işareti yaptı adam yanıma gelerek sıcak bir gülüş eşliğinde, bana eşlik etti. Bende bitkin ve solgun yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirdim."Buyurun."
Dedi ve beni bir kapıya yönlendirdi. Kapıyı yavaşça çaldım ve "gel" lafını duymamla birlikte içeri adımımı attım. Heyecanım her saniye daha çok artıyordu.
Kendime güçlü olmam gerektiğini hatırlatarak, derin bir nefes aldım. Aynı zamanda, adımlarımı kapıdan içeri atmıştım.
Gözlerimi istemsizce kapatmıştım, sanki bir şey olacakmış gibi. Bazen gerçekten saçma şeyler yapıyordum, kendime gelerek gözlerimi açtım karşımda gördüğüm surat ile tekrar gözlerimi kapattım. Bu gerçek olabilir miydi?
Dilim tutulmuştu, hatta bir an nefes dahi, alamamıştım.
Aptal, Eun Hee. Sakin ol!"Hoşgeldin, sanırım iş görüşmesi için değil mi?"
"E-evet."
Derken hayatımda gördüğüm, en kusursuz yüze doyasıya bakıyordum."Sizin için babamı buraya çağırmam gerek, iş durumları ile kendisi ilgileniyor."
"Tamam."
Gülümsedi ve telefonunda bir numara tuşladı.
O bunları yaparken, ben sadece ufak gülümsemeye takılmıştım. Ne güzel bir gülüştü o öyle? Yeşil gözlerimi birkaç kez kırptım. Sanki o gülüşü aklıma kazımama yardım edebilirmiş gibi.
O telefondan, bir şeyler söylerken ben ilk defa birini gördüğümde, kalbimin ritminin değiştiğini hissediyordum.
Uzun zamandır, hiç bir şekilde bu tür bir durumla karşılaşmamıştım. Hemen hemen, benim için bir ilk olan bu şeye karşı olan heyecanımı bastıramıyordum.
Siyah saçlarını geriye attı ve çekik gözleriyle bana baktı.
Yüzüne, o eşsiz gülümsemeyi tekrar yerleştirdi.
Hadi ama, bu kadar güzel olmak zorunda değildi!
Bir şekilde, gülümsemeye çalıştım. Sanırım başarılı olmuştum. Karşımda ki kusursuz yüzde ki gülümseme, biraz daha büyümüştü.Aptal gibi hissediyordum. Bir anda saçma sapan bir konumda bulmuştum kendimi.
İçinden kendime sürekli, sakin olmamı söylüyordum ama nedensizce kalbimin ritmini, hala düzene sokamamıştım.
Bu canımı sıkarken, kendime gelmeye çalıştım.
Şu halimi gören de, sanki hayatımda hiçbir erkek görmemişim sanardı. Ne kadar, aptal davranıyordum.
Bu benim karakterime, uygun bir davranış değildi.
Kendime gelmeye çalıştım ve resmi görünmeye gayret ettim. Şu an bulunduğum konumda tek yapmam gereken buydu. Küçük bir gülümsemeye hayran olmak bu planımın arasında yoktu. Olmayacağını da umut ediyordum.
Aklımdan Bunlar geçerken duyduğum sesle, irkildim.
Karşımda ki kusursuz yüz telefonu kapatmış, bana yine o gülümsemeyi sunuyordu. Hadi ama, daha kendime yeni gelmiştim.
"Babam az sonra burada olacak, bu arada tanışmadık. Ben, Min Yoongi."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
First Love / M Y G
Fanfiction-yoongι ve eυn нee вιrвιrlerιnιn, ѕonѕυzlυğυ olмυşтυ- ❤❄ "Hayatıma bu kadar kısa sürede girip, bütün ruhumu nasıl ele geçirebildi?"