"Lish normal. Sen güzel bir kızsın ve ister istemez endişeli olur. Ayrıca senden baya hoşlanıyor belli ki.."dedi Drew.
Birkaç konuşmadan sonra daha okulun önüne geldik. Saat neredeyse 8'e geliyordu.
Spor salonuna girerken etrafa bakınıyordum bir yandan da. O burada mıydı? Görüyor muydu beni?
Sakin bir yere oturduğumda çantamdan telefonumu çıkardım. Mesaj yoktu.
Kalbim hızla atıyordu. Korkuyor muydum?
Alısha: Nerdesin ?
Mesajı attığımda tek tik oldu. Sinirle bakındığımda hala kimse yoktu. Saat sekiz buçuğa gelirken içkimden bir yudum daha aldım. Köşede yüksek sesin ulaşmadığı yerlerden birinde oturuyordum.
Gelmemişti.
Beni kandırmıştı.
Onu asla affetmiyeceğim!
Telefonumdan gelen bildirim sesiyle gözlerimi telefona çevirdim.
Bill: Arka bahçeye gel.
Hızla yerimden kalkmtım ve çıkışa doğru hızla adımladım.
Yüzümde hafif bir gülümseme vardı. Aylardır konuştuğum kişiyi görecektim.
Arka bahçeye girdiğimde karanlıkta pek bir şey belli olmuyordu. Uzaktan gelen cılız bir sigara ışığı farkettim. Yaklaştıkça onlardan bir sürü olduğunu gördüm..
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Bill ?"
İrkildiğini farkettim.
"Se-sensin ?"
" Burdayım işte.." diyerek kafasını kaldırdı. Hafif ışıkta görebildiğim sert yüz hatları ve yumuşacık gözüken dudaklar gözlerimi aldı.
"Gelmeyeceğini düşünüyordum?"
"Ben de öyle sanıyordum.."
" Ama sensin olmaya dayanamazdım geldim.. " dedi bana bir kaç adım yaklaşarak.
