Şimdi ne yapmalıydım? Söylemeliydim öyle değil mi? Kızın babası ölmüştü sonuçta ve bunu saklayamazdım.
Lucy banyodan çıkınca telefonunu arkama sakladım. Bluzunu ve eteğini giymişti. Islak saçlarını havlunun ucuyla kuruluyordu.
Yüzümde ki saçma ifadeyi görmüş olacak ki yanıma gelip çatık kaşlarla sordu.
"Ne oldu?"
İç çekip telefonunu verdim.
"Bunu söylemek bana düşmez... Anneni ara istersen." dedim.
Aslında annesinin, babasının ölümünü bilip bilmediğini bilmiyordum ama Lucy nin annesiyle konuşması gerektiğine emindim.
Babası ölmüştü ve annesine de bir şey olabilirdi. Bu olmadan annesiyle konuşması gerekirdi değil mi?
"Ne saçmalıyorsun sen? Ne oldu Natsu!" diye bağırdı en sonunda.
Dizime koyduğu eline baktım.
"Baban ölmüş." dedim sessizce. Ama bunu der demez boğazım düğümlenmişti.
Nasıl bir şey olduğunu biliyordum... Benimde ailem ölmüştü. Birinin de benimle aynı acıyı yaşaması beni mutlu etmiyor aksine daha da üzüyordu.
Lucy hala yüzüme bakmaya devam ediyordu.
"Yalan söylüyorsun." dedi. Kısık gözlerle. Aslında inanmak istemediği için insanın savunma olarak sorduğu bir soruydu bu. Ne kadar dürüst olursanız olun yalan söylediğinize inanmak isterler...
"Az önce hastaneden aradılar. Kalp kriziymiş, öğleden sonra olmuş." dedim.
Lucy elinde ki telefonun siyah ekranına bakıyordu. Ne konuşuyor ne de ağlıyordu. Tepki veya en ufak bor hareket sergilemiyordu.
Elimi elinin üstüne koydum.
"Kahve ister misin? Rahatlatır belki?" dedim bir umut.
Başını olumsuz anlamda salladı.
"Annenle konuşmalısın Luce." dedim sessizce.
Gözlerini bana diktiğinde kıp kırmızı olduklarını fark ettim. Ağlamamak için kendini tutuyordu...
"Neden konuşacak mışım? Asıl onun ölmesi gerekirdi!" dedi sertçe.
"Bence yine de ona sahip olduğun için şanslısın." dedim.
Sinirden yüz hatları gerilmiş elini sıkmaya başlamıştı.
"Sen neler yaşadığımı nereden bileceksin ki!" dedi. Sesi o kadar soğuk çıkmıştı ki bir an kötü bir şey söyledim sandım.
Ama düşüncelerimden vazgeçmezdim.
"Neler yaşadığın önemli değil. İnsan birinden öldürecek kadar nefret etsede ölmesine sevinemez." dedim.
"Bu seni ilgilendirmez." dedi ama sert bir şekilde dememişti.
İç çekip ayağa kalktım. Telefonumu alıp saate baktım. Bu sabah işe gitmediğim için akşam vardiyasına kalacaktım...
Dolaba yönelip gömleğimle çeketimi giyindim. Dolabın kapağını kapatırken Lucy'ye döndüm.
"Tekrar burda kalmak istersen benim için de iyi olur... Yalnız kalmayı pek sevmem." dedim omuz silkerek.
Lucy'nin cevabını beklerken ağırlığımı sağ ayağıma verdim.
Lucy elinde ki telefonu açarken bana baktı gülümsedi.
"Rahatsızlık vermeyeceksem tabiki." dedi. Gülümseyip başımla onayladım. Kapıya yönelirken ayakkabılarımı aldım.
"İşe gidiyorum en fazla 5 saat duracağım orada. Dolapta noddle var acıkırsan ye." dedim. Bagcıklarımı bağlarken birden omuzlarımda baskı hissettim.
Lucy kollarını boynuma dolamıştı, başınıda sırtıma yasladı.
"Özür dilerim ve teşekkürler." dedi. Az önce ki tartışmadan dolayı özür dilediğini biliyordum. Teşekkür ise, sanırım evimde kaldığı içindi.
"Bende teşekkür ederim." dedim kolunu tutarken.
"Ne için?" dedi başını sırtıma sürterken.
"Benimle tanıştığın için..." dedim. Tatlı bir şekilde güldü.
Başını omzumun girintisine koyarken bağlamakta olduğum ayakkabılarıma baktı.
"Sanırım sen bu kadar masum biri olup ipini kırmızı tuttuğun için oldu-" diyecekken durdu ve hızla sağ elimi tutup kendine çekti.
"Ne oluyor?" diye sordum ama gözleri parmağımda duruyordu.
"İpin! Beyaz..." dedi şaşkınca. Parmağıma baksamda göremediğimi hatırlayıp gözlerimi lucy ye odakladım.
"Bu iyi bir şey mi?" diye sordum. Lucy gülümsedi
"Bilmiyorum... İlk kez görüyorum." dedi ama benim o an dikkatimi çeken şey lucy nin parmağında kurdela şeklinde bağlı olan beyaz ipti.
Lucy nin elini elime alıp yüzük parmağına baktım.
"İpin rengi gümüş gibi mi?" diye sordum lucy nin parmağına bakarken. Lucy kaşlarını çatmış bir şekilde ne yaptığımı anlamaya çalışıyordu.
"Aynı seninki gibi yani." dedim ama daha sonra olayı anlamamla yüzüm daha da şaşkın bir ifadeye büründü...
Ben lucy nin bahsettiği ipi mi görüyordum?
Kafalar karısti biliyorum aydınlatayım sizi; bu guce sahip kisiler kendi ipini göremez yani lucy kendi ipini göremiyordu ama bu ipi olmadigi anlamina gelmiyordu.
Natsu ve lucy birlikte olduklari icin natsu şuan ipleri görebiliyor ve ikisinin ipi de beyaz. (Lucy nin ipi hep beyazdi.
Bir de sorum olacak; bildiginiz gibi romantikli veya mutlu hikaye yazamadigimi dusunuyorum ve kesinlikle tatmin olmuyorum yazarken.(ezgi gelip "seni ben tatmin ederim eslisa" diyicek kesin.. Nese sapiklasmayalim dbsn)
Kisaca sorum şu; hikaye guzel ilerliyor mu? Yorumlariniz benim icin önemli neyse cok konustum dbdndjkdksls
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayat ipliği
FanfictionHer insanın ruh eşiyle yüzük parmağına bağlı siyah bir ip bulunur. Bu ip görünmezdir.Lucy siyah ip görme yeteneğine sahiptir. Bu ip kader ipidir. Peki ya kendine bağlı ipi asla göremezse?