-Sırandanlık

3 0 0
                                    

Sabah uyandığımda ilk defa içimde bir mutluluk kırıntısı vardı. Dün patronum kafede tadilat olacağını, bu nedenle kafenin yaklaşık bir ay boyunca kapalı olacağını tüm çalışanlara bildirdi. Sanırım Allah dualarımı duymuştu. Hemen yataktan zıplayarak Tuğçe'nin odasına girdim. Koşarak üstüne zıpladım. Bu arada Tuğçe bu hayattaki tek dostum, sırdaşım. Kendimi bildim bileli yan yanayız. Yetimhanede birlikte oynar, birlikte hayal kurardık. Bazı insanlar bizi kardeş sanardı. Halbuki o güzel, zayıf, mavi gözlü ve up uzun saçlara sahipti. Ben ise kısa, siyah gözlü, küt saçlı ve kiloluydum. Her neyse. Üzerinde tepinirken:
-"Deniz çocuk musun?" dedi. Evet ben bir çocuktum. Ve Tuğçe'de bir çocuktu. Ne de olsa 18 yaşını daha doldurmamıştık.
-"Evet!" dedim. İkimizde yataktan kalkarak kahvaltı için mutfağa gittik. Kahvaltı yaparken Tuğçe bana acayip acayip bakışlar atıyordu.
-"Ne bakıyorsun?" diye sordum.
-"Bence senin bir değişikliğe ihtiyacın var." Ahanda konu anlaşıldı.
-"Yaniii?" diye sordum, tek kaşımı kaldırarak.
-"Seni zayıflatmalıyız." dedi, bir bilgin edasıyla. Ben Deniz Kara, günde en az 5 öğün, 4 çikolata yiyen insandan nasıl zayıflamasını beklersiniz?
-"Öyle bir şey olmayacak." dedim. Daha önce Tuğçe beni 2 defa diyetisyene götürmüştü. Diyet listesine bir gün bile uyamamıştım. Zaten zayıflayamıyorumda.
-"Onca yıllık hatrım için, N'olur?" dedi. Ama ona kıyamıyordum. Zaten diyet listesine uymayacaktım. Ben diyetisyenler karşıyım. ANTİDİYETİSYEN. Sırf Tuğçe üzülmesin diye kabul ettim.
-"Tamam."dedim. Halbuki listeye uyamayacağımı, her gün çikolata ve abur cubur yiyeceğimi bilmiyordu.
-" İşte sonunda seni ikna ettim." dedi. Ve hemen masadan kalkıp, yanıma geldi. Kolumdan tuttuğu gibi beni odama götürdü.
-"Hemen üstüne doğru düzgün bir şeyler giyin. Diyetisyene gidiyoruz." dedi.
İçimden hemen şimdi mi diye isyan ettim. Üzerimizi giyinip salonda buluştuk. Hangi hastaneye gideceğimizi bilmiyorduk. Sonunda kura çekmeye karar verdik. Bir kaç hastane ismi yazıp, poşete attık. Şansa hangi hastane çıkarsa oraya gidecektik. Ama benim tek derdim hastanenin yakınlarda olmasıydı. Uzaktaysa hiç yürüyemezdim.
-"Çekiyorum."dedim mutsuz bir sesle.
-" Hadi artık."dedi Tuğçe.
Çektiğim kağıdı  yavaşça açtım. Neee  GüneyPark hastanesi mi?? Tanrım daha hastanenin adını bile yeni duyuyordum. Umarım uzakta değildi.
Tuğçe'yle sora sora GüneyPark hastanesini bulduk. Gerçekten mi? Dünyanın bir ucunda hastene mi olur?
-" Tuğçe sanırım ben girmiycem."dedim.
-"Salak mısın o kadar yürüdük asla geri dönemezsin." deyip koluma ahtapot gibi yapıştı. Sıramı alıp diyetisyenin odasına doğru ilerledik. Her adımda kaçma isteğim artıyordu.
Tuğçe kapıyı çalıp içeri girdi. Ben de fırsattan istifade çıkışa ilerdim. Derken Tuğçe bana yapışıp, diyetisyenin odasına sürükledi beni. Odaya adımımı atar atmaz doktorla göz göze geldik. Kalbime sanki yıldırım çarpmış gibi hissettim. Sonra yavaşça koltuğa oturdum. Yere bakıp konuşmadan oturuyordum. Doktor elini uzatarak "Önder Şenol Aslan." dedi. Bana olduğunu sanarak elimi uzattım. Ama Tuğçe'ye diyormuş.
Tuğçe'de "Tuğçe Aksoy."dedi. İçimde bir yerlerden  kırılma sesi geldiğine yemin edebilirim. Kırılan şey kalbim olabilir miydi? Kesinlike. Odaya girdiğimden beri hiç tatmadığım duyguları yaşadım. Ne oluyor bana? Tuğçe'yle doktor nâmı diğer Önder Şenol tanışmışlardı ve nihayet sıra bana gelmişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 03, 2017 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

FigüranHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin