"Neler oluyor?" dedim yanıma doğru gelen en iyi arkadaşım Soo Min'e kalabalığı işaret ederek. Çoğu daha önce karşılaştığım yüzler olan bir grup stajyer panoya asılmış şeyin başında toplanmıştı. Aralarına girmeye cesaret bile edemedim."Haberin yok mu? Başarı sıralamasındaki ilk on beş kişi bir aylığına kampa gidiyormuş, diğer iki farklı şirketin stajyerleriyle." Şaşkınlıkla kaşlarımın havaya kalktığı sırada Soo Min'le aramızdaki boşluğu sırıtan bir kafa ve kıvırcık saçlar kapladı. "Ve bilin bakalım hangi muhteşem üçlü ilk on beşte?" Jung Hwa'nın yüz ifadesinden cevabın çok net olarak biz olduğu belliydi.
Bir aylığına farklı bir yerde yeni insanlarla olma düşüncesi beni gülümsetti. "Kamp kulağa güzel geliyor!" Jung Hwa da en az benimki kadar heyecanlı bir ses çıkardı. "Çok eğleneceğiz!" dediği sırada Soo Min araya girdi.
"Bu arada...Kaçıncı olmuşsun?" Jung Hwa yüzündeki sırıtmayı silmeden "16." dedi. "Vay canına," dedim gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmaya çalışırken. "16. sıradasın ama ilk ona beşe 16'nın girmediğini bilmiyorsun." Dediklerime göz devirdi.
"Tabi ki biliyorum Hye Ji! Biri gelemeyeceğini söylediği için ben geliyorum!" "Şanslı seni," dedi Soo Min gülerek. Aklıma gelen şeyle hemen onlara döndüm. "Ne zaman gidiyoruz şu kampa?" "Yarın sabah," diyen Jung Hwa'ya dehşetle baktım. "Hazırlanmalıyım!"
-
Aniden omuzumda hissettiğim ağırlıkla kafamı sola çevirdim, gördüğüm manzara beni şaşırtmasada gözlerimi devirmeme neden oldu. Jung Hwa yola çıktığımız ilk yarım saatten itibaren uyuyakalmış, iki saatir de kafasının omuzuma düşmesinden omuzum ağrımaya başlamıştı.
Kafamı yan tarafta oturan Soo Min'e çevirip ölümcül bakışlar atmaya başladığımda beni fark etti ve bana öpücük attı. Jung Hwa'nın bizden başkasıyla oturmayacağını bildiğinden erken davranıp dans etmesine yardımcı olduğu stajyerlerden biriyle oturmuştu. Ne kadar sinir olsamda son derece zekiceydi. Jung Hwa uykusu gazabı diye bir şey vardı sonuçta!
Kafamı tekrar cama çevirdiğimde manzaranın tadını çıkarmaya karar verdim. Şarkı ve uzun yolculuk...En mükemmel uyumdu sanırım. Manzarayı izlerken aklıma sürekli sorular geliyordu.
Kamp nasıl geçecekti? Yeni arkadaşlar edinecek miydim? Grup olarak sevilecek miydik? Ne zaman çıkış yapacaktık? Ve en önemlisi liderimiz kim olacaktı?
Yaklaşık iki yıllık bir gruptuk, birbirimizi ise liseye başladığımızdan beri tanıyorduk. Fakat bir liderimiz bile yoktu. Seçmeye çalışmadığımızdan değil, seçemediğimizden. Benim dansım, Jung Hwa'nın rapi ve Soo Min'in vokali iyiydi. Hepimizin asıl yeteneği farklıydı, bu nedenle en yeteneklimizi seçip lider yapamamıştık.
Daha sonra bir haftalık liderlik yapmaya karar vermiştik. Jung Hwa, kesinlikle berbattı. Hiçbir prova saatini söylemez öğlene kadar uyurdu. Soo Min ise tam anlamıyla delirmişti. Sürekli bize yeterince iyi olmadığımızı söyleyip dururdu, üstüne kendisinin de becereksiz olduğunu düşünüp ağlamaya başlıyordu. Bense...Şey ben hiç lider olmadım. Ayca onlardan küçük olduğum için grubun maknaesi bendim ve benim lider olmam onları büyük ihtimalle sinir ederdi.
Hatta Jung Hwa'yı 'Prova var, kalk.' diye uyandırsam "Büyümüş de emir veriyor!" diye bağırıp saçıma bile yapışabilirdi. Çünkü Jung Hwa uykusu gazabından daha kötü bir şey varsa, o da Jung Hwa uyanması gazabıdır.
"Dinleyin çocuklar," diye dikkatimizi çekmeye çalıştı Ahn hoca. Şirketteki en sevdiğim hocaydı. Otobüs sessiz olduğunda Ahn hocanın yanındaki Eun hoca konuşmaya başladı.Kadın her şeyiyle Ahn hocanın tersiydi, nasıl bir arada eğitmenlik yaptıklarını aklım almıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stajyer Kampı || Kai
FanfictionGülümsedi. ❝Sanırım yanılmışım, seninle arkadaş olmak güzel olacak gibi.❞ Elini uzattı. ❝Park Hye Ji, benim adım Kim Jong In.❞ Ben de elini sıkarak karşılık verdim. ❝Memnun oldum, Kim Jong In. ❞ • Kai & You