İlk defa yazıyorum, kusurlarım var ise affola.
Köyümün en güzel kızı derler di bana. Daha 11 yaşın da bir kız olmama rağmen epeyli talibim vardı. Annem beni doğurduktan 1 ay sonra yılan ısırığından ölmüş. Babam ise sürekli şehre gidip buğday, arpa gibi tahıl ürünleri satardı. Onunla beraber İstanbul sokaklarında gezmek en büyük hayalim di, ben onunla beraber gitmek isterken o her seferinde beni geçiştirip gidiyordu. Günlerce hatta aylarca ablam la beraber gözlerimizi yola dikip peşkun un üzerine oturarak bazen tane tane yağan yağmuru, bazen de ceviz kadar büyük dolu atan bulutları izliyorduk. Tenimizi okşayan su tanecikleri nasıl oluyor da öyle sert ve seri olarak gökten toprağa iniyordu, o kadar çok merak etmiştim ki...
Kapıyı kıracakmış gibi vuran Muhit abi bugün bizim kapıya dayanmıştı.
-Hatice, Hatice, diye bağırıyordu. Ablam yataktan ok gibi fırladı biraz korkmuştu ve biraz da heyecanlanmıştı.
-Ne oldu Muhit? Nedir bu telaşın.
-Hatice, anam bayıldı ne olur çepik dışarı çık!
Ablam alel acele dışarıya çıktı o kadar korkmuştu ki örtüsünü giyinmeyi unuttu. Muhit abi, ablamın başını açık görür görmez başını çevirdi.
-Başına birşey al Hatice, dedi.
Ablam o kadar çok utanmıştı ki yüzü kıpkırmızı olmuştu. Eve tekrar girip örtüsünü aldı ve beni sıkı sıkıya tembihledi.
-Ben gelene kadar evden sakın çıkma!
Tabi ben dururmuyum, ufak aklı işte ablam çıkar çıkmaz ben de peşine çıktım. Annemi özlemiştim hiç alamadığım kokusunu, görmediğim yüzünü o kadar özlemiştim ki adeta mezarına gidip baş ucunda yatmak istiyordum. Elime bir bidon su alıp yola düştüm, annemin mezarı ucuna geldim ve kendimi tutamayarak ağladım.
-Ah ana be, keşke bu yavrucağını bir mendeburun ısırığı yüzünden tek edip gitmeseydin. Ama olsun annem biliyorum beni bekliyorsun, sana sarılmayı ben de çok istiyorum annem.
Hava kararmış, köyün canavarları çoktan sahra ya çıkmıştı. Ablam eve dönüp beni göremeyince adeta çıldırmış tı, küçücük kız bu saate kadar ne yapar nereye gider diye düşünüp durmuşlar. Bu telaşlarının sebebi, 2 hafta önce Muhit abi nin kardeşini canavarlar parçalamıştı, yazık kadıncağızın bayılma nedeni de buydu, her gün mezarına gidip, dualar okuyup saatlerce mezar başında kalıyordu, evlat sonuçta nasıl dayansın yaşlı başlı kadın.
Bütün köy beni aramaya çıkmıştı o gün, ama ne akıl sa mezar başına gelmeyi düşünememişlerdi. İstemem zaten gelip beni bulmalarını fakat ablam her ne kadar telaşlı olmasına rağmen annem in mezarı başında olduğumu tahmin etmişti. Saat akşamın 9 u gibi ablam ile Muhit abi mezarılığa gelip beni arıyorlar dı, ablam ışığı gözüme tutunca canavar sanmıştım çünkü ömrümde hiç kurt yani canavar görmemiştim, ağlamaya başladım, yalvarıyor dum canavara.
-Ne olur yapma ben daha küçücüğüm ne olur...
Ablam bana ferrahlatıcı bir ses ile,
-Korkma Mavi benim Gülize ablan, bak Muhit abinde yanımda, diyerek seslendi. O anda sanki bana oyuncak istemişim de fabrikasını vermişler gibi oldum, koşa koşa ablamın yanına gittim.
Ablam biraz titrek, korkak ve ciddi bir ses tonu ile,
-Neredesin sen zilli, yüreğim ağzıma geldi yemin ederim.
Ablamın bu sevinci beni aşırı üzmüştü, çünkü onu bu kadar üzecek hatayı aslında hiç yapmayacaktım zaten ablam dan ne istersem yapıyordu. O bana abla değil bir nevi anne oluvermişti.Eve gittik, ablam bana bakıp derinden içini çekti,
-Ah be Mavi, sen niye beni bu kadar korkuttun, seni yalnız bıraktığıma neden beni pişman ettin, bak güzel ismi gibi güzel gözleri olan hayattaki tek varlığım, annemiz bizi bırakalı 11 yıl oldu babamız desen, adam kendisinden vaz geçmiş, sırf bizim için bu çabaları, yoksa çoktan kendisini bir hendek altında bulabilirdik, onun için ne olursa olsun hiç birşey den vazgeçme, "azmin yolunda çekilen çile kutsaldır".
Bu söz hayatımı yorumlama ma neden olan söz dü ama o yaşlar da değil, şimdilerde. Sonra ki günlerimde hatta daha daha sonraki günlerimde bile bu söz sanki beynimde yankılanıyordu.Bölüm 2 için takip ediniz.