Sabah uyandım ve bozuk olan saatime ağır, ağır sövdüm.
Bozuk olduğundan çalmamıştı, ve iş saati geçmişti!
Tabi o saati değiştirmemekte, benim aptallığımdı.
Yavaş, adımlarla lavaboya gittim rutin işlerimi halletim ve hala şirkete gitmek için bir şansım olabileceğini, düşündüm.
Hızlıca üzerime düzgün bir şeyler geçirdim ve ayakkabılarımı giydim. Tamamen hazır olduğumda evden çıktım. Kapıyı açmamla birlikte, karşı komşum ile burun buruna geldik.
Hemen geri çekildim ve cırladım:"Senin ne işin var burada?"
Boş gözlerle bana baktı."Eun Hee ben senden özür dilemek için geldim."
"Ne?"
"Özür dilerim. Bunca zaman sana sarkıntılık ettim. İnan ki pişmanım.''
"Önemli değil tamam. Artık benden uzak dur lütfen."
"Uzak duracağım hatta taşınıyorum."
"Güle güle..."Yoongi'nin yumrukları fazlasıyla, işe yaramış gözüküyordu.
Bunca yaptığından sonra onu elbette affetmeyecektim.
Kapımı kilitleyip, aşağı indim. "Affettin mi?" Arkamdan gelen sesi umursamayarak yoluma devam ettim. Sürünmeliydi, bunca şeyden sonra ona acıyacak halim yoktu. O kadar da, iyi bir insan değildim.Şirkete gittiğimde kimseye görünmemeye çalıştım ama bunu başaramamıştım.
En önemlisi de Yoongi beni fark etmişti.
"Neden geç kaldın?" Diyerek önümü kesti.
"Saatim çalmadı." Diyip kestirip attım ve yüzüne dahi bakmadan masama doğru yürümeye devam ettim.
O anda kolumdan sertçe tutuldum ve kaskatı bir bedene çarptım. Yoongi'nin bu sert hareketi karşısında, cırladım.
"Ne var!" Dediğimde, gözlerimin içine şefkatle baktı."Sana neler oluyor?"
"Hiç bir şey. Uykusuzum."
"Şirkete uykunu alıp gel, sorumsuzluk sevmem." Dedi ve kolumu bırakıp, beni orada öylece bırakıp gitti.
Tam bir öküzdü!
Arkasından saydırmaya başladım ve sinirle yerime oturdum.
Yaptıkları yetmiyormuş gibi bir de ukala tavırlarını, çekiyordum.
Gerçi onun umrunda değildi, neden olsaydı ki?
Neden önemseseydi?
Mantıksız olan, benim de önemsemiyor olmam gerekiyordu. Ama duygularım buna engel oluyordu. Ve ben bu saatten sonra, duygularıma değil akılım ile, hareket etmek istiyordum.
Derin bir nefes aldım ve her şeyi unutmaya çalışarak yeni bir başlangıç yapmaya karar verdim. Bunda başarılı olacağımı umuyordum.
Gün içerisinde, her zamanki gibi yine çok yoğun bir iş temposu vardı.
Buna, alışmak her ne kadar zor olsa da bir şekilde ayak uyduruyordum. Sürekli Yoongi'yi görmek beni aldığım ciddi kararlardan yıldıracak gibi oluyordu. Ama buna izin vermemeye çalışıyordum.
Kendime sahip çıkmaya çalışıyordum. İş bitiminde eve giderken, bir büfeye uğrayıp bir kaç atıştırmalık aldım. Evde delicesine çikolata yerken, aynı zamanda duygusal bir film eşliğinde uyumaya ihtiyacım vardı. Garip isteklerim vardı ama, beni ayakta tutacak şeylerin bunlar olduğuna inanıyordum. Ya da bir şekilde kendimi inandırmaya, çalışıyordum.İnsanın kendisini çözememesi, gerçekten zor bir duyguydu. Üstelik çözebilecek kimsenin olmaması da. Bu zamana kadar ne gerçek bir dost, ne de gerçek bir arkadaşım olmuştu. Herkes yalan olup gitmişti. Arkada kaldığım zamanlarda bile, güçlü durmaya çalışmıştım. Bu bendim. Eun Hee, buydu. Kendime güvenmek, yalnız kaldığım bu dünyada yapabileceğim en güzel şey olabilirdi. Derin bir nefes aldım ve yatağıma uzandım ve geçirdiğim son bir ayı gözümden geçirdim. Renksiz ve soluk olan hayatıma yeni şeyler katmıştı, bu son bir ay. Her ne kadar çok fazla iç açıcı olmasa bile bir şekilde eski hayatımdan az da olsa uzaklaşmıştım. Bu benim için iyi bir gelişmeydi. Bir şekilde kendime gelmeye başlıyordum. Belki de bir şekilde, mutlu. Gözlerimi kapattım, gülümsedim. Yoongi'nin yüzü aklıma gelince, gülümsemem silindi ve kendime küfürler yağdırmaya başladım. Neden sürekli aklıma, geliyordu? Bundan çok, sıkılmıştım.
''Min Yoongi aklımdan çıkıp gitmen gerek, beni daha fazla meşgul etme.'' Evet şimdi de kendi kendime konuşmaya başlamıştım.Aslında bu genel olarak, yapıyor olduğum bir şey olsa da bu sefer söz konusu Yoongi'ydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
First Love / M Y G
Fanfiction-yoongι ve eυn нee вιrвιrlerιnιn, ѕonѕυzlυğυ olмυşтυ- ❤❄ "Hayatıma bu kadar kısa sürede girip, bütün ruhumu nasıl ele geçirebildi?"