Simsiyah pabuçlarını, bembeyaz kumaştan elbiseleri örtmüş olan, dokuz çift ayak yaklaştı, sessiz ve boğuk bir tepeye. Hepsinin üzeri tam takım kuşanılmış ve elleri silahlıydı. Uzun yol kat etmiş oldukları, tepeyi yorgun adımlarla tırmanmalarından belliydi.
"Burada iğrenç bir koku var," dedi gruba liderlik yapanın tam çaprazındaki.
"Leeşş..."
"Arayın etrafı," dedi liderleri ve hepsi, tepenin üzerindeki ormanlık alana dağıldılar."Efendim," diye bağırdı ağaçlığın arasından bir tanesi ve liderleri sesin geldiği yöne doğru hızla yürüdü. Ona seslenen adamın yanına geldiğinde gördüğü şey yerde yatan bir cesetti. Kendi hemşerilerinden hatta meslektaşlarından biri olduğu, giydikleri elbiselerin aynı olmasından anlaşılıyordu.
Liderleri cesedin yanına geldi ve ayağıyla iterek yüz üstü yatan ölüyü, sırt üstü çevirdi.
"Bu muydu?" Dedi yanındaki diğer adama.
"Evet. Üç kişi kaçtılar. Biri buydu," diye yanıtladı.
"Diğerini de bulduk efendim. Bu tarafta," dedi başka biri.Her iki ceseti de bir araya getirdiler ve incelemeye başladılar.
"Çok tuhaf," dedi cesetlerin yanına çömelerek bakan bir tanesi. "Kendi silahları ile katledilmişler," diye ekleyerek cesetlerin yanında duran ve onlarında aynısını kullandıkları kanlı hançeri eline aldı.
"Yani kavga mı etmişler?"
"Sanmam, kavga etselerdi bir kazananı olurdu." dedi yerde eğilen kişi, elinde ki pis hançeri yere atıp elinin tozunu silerken.
"Kazanan var zaten. Horp, kaçanların üç kişi olduğunu söylüyor ve biz başka bir ceset bulamadık," dedi arayıştan yeni gelmiş olanlardan biri."Kazanan falan yok," diyerek, elinde bir poşetle geldi ceset arayışından, aralarında zeka bakımından en üstünleri olan, uzun boylu Tayre.
Liderin oturduğu kayanın yanına kadar gelip poşeti ters çevirerek, içindeki yanmış et parçalarını, külleri ve bir kaç adet kemiği oracığa döktü."Bir de üç buz ok, kullanılmış." dedi Tayre.
Bunu duyan, grubun nişancısı Rayu, biraz içerliyerek burnundan nefes verdi ve onun bile kullanamaya izninin olmadığı bu buzdan okların, bu şekilde telef olmuş olmasına karşı öfkelenmemek için, her zaman yaptığı gibi yine bir tütün yaktı.
"Başka ne çalmışlar?" dedi grubun lideri Plabrias.
"Askeri çantalar, kışlıklar, erzaklar ve hayyatta kalmaları için gereken diğerleri." dedi etraftan toplanmış tüm delilleri kontrol eden Horp.
"Ama yine de kalamamışlar," dedi iki elinde de kısa ve ince kılıçlar tutan bir tanesi.
"Buraya kadar kaçabildiklerine bile şaşırmalı. Kuzey zaten onlara pek misafirperver davranmayacaktı. Gizli geçidi nereden öğrendiler acaba?" dedi hayatta kalma denince konuşmaya katılan bir diğeri.
"Daha önceden öğrenmişlerdir. Fakat herşeyi geçit kadar iyi planladılarsa, sonuç nasıl böyle oldu? Ben de onu merak ediyorum şu an." dedi Horp."Hançerle, oklarla ve yanarak. Durum epey karışık gibi," dedi ağaca yaslanarak ketez (güney tütünü) tüttüren Rayu.
"Bu okları bir yay fırlatmamış, el gücüyle batırılmışlar." dedi Tayre.
"Aralarında bir husumet çıkmış ve ellerine ne geçtiyse birbirlerine vurmuşlar." dedi grubun en kilolusu, kalın sesli Foymnas.
"Ya daaa... Bu yanan arkadaş" dedi kılıcını kınından çıkarmış olarak gezen bir tanesi ve kılıcı ile küllere vurarak konuşmaya devam etti.
"Diğerlerine ihanet etti ve onları teker teker sessizce, farklı yer ve zamanlarda katletti kiii..." dediği anda kılıcını kaldırıp birinci cesedin vücuduna soktu ve
"Bu adam ile" dedikten sonra, kılıcı tekrar kaldırıp ikinci cesedin kafasına saplayarak,
"Bu adamı farklı yerlerde bulduk, değil mi Foymnasss?" diyerek aşırı sırıtkan bir suratla Foymnasa baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜMSÜZ SOĞUK
FantasySoğukla yaşamış ve soğuğa alışmış, hatta onunla bir bütün haline gelmiş bir dünya söz konusu. Neyse ki yavaş yavaş ısınmaya başladı. Fakat bu ısınmanın beraberinde getireceği kötülükler, en az soğuk kadar tehlikeli. Kibir, öfke ve çıkarları...