İlklerin unutulmaz olduğu söylenir. Benim için, ilk birlikte oluşumuz her ne kadar unutulmaz olsa bile, ikincisi daha akılda kalıcıydı. Anlaşmayı imzaladıktan sonra birbirimize karşılıklı gülümsemiştik ortak bir karara vardığımız için.
Ondan sonra kahvaltıyı beraber etmiştik. Yemek masasında baştaki yerini almıştı, ben de onun yanındaki yere oturmuştum. Kahvaltı boyunca konuşmamıştık. Son lokmasını ağzına atıp peçeteyle dudaklarını temizledikten sonra bana döndü. "Benim tekrar çıkmam lazım, seninle konuşmak için uğramıştım zaten. Akşama geleceğim."
"Peki," dedim sadece ve kalkıp gidişini seyrettim.
O gün onun için bekleyeceğim günlerin ilkiydi. Sonraki zamanlarda da sürekli onu beklemiştim. Bu beni bekletmelerinin en kısası bile olabilirdi.
Onu beklerken odaları dolaştım, televizyon seyrettim, telefonumu alıp abime -sonunda- beni merak etmemesi için mesaj attım. Öğle vakti geldiğinde aç değildim. Odalardaki tabloları izlerken akşam yemeği vaktinin ne zaman geldiğini fark bile etmemiştim. Zaman, sanatlayken çabuk geçiyordu. Tek başıma, güzelce hazırlanmış akşam yemeğini yemiş ve çalışan hizmetliye, bu seferki başkaydı, teşekkür etmiştim.
Anlaşmayı yaparken numarasını da vermişti bana ama aramadım. Arasaydım bu ilk günden biterdi. Şimdi ise, bir sene sonra, arasaydım ve bitseydi daha mı iyi olurdu diye düşünüyorum bazen.
O geldiğinde odasındaydım, telefonumla uğraşıyordum yani oyun oynuyordum. Sıkılmıştım. Yapabileceğim eğlenceli tek şey de buydu. Kafasını kapıdan içeri sokup "Müsait misin?" diye sorduğunda içim ısındı. O ne olursa olsun, iyi bir adamdı.
"Evet," diye cevapladığımda kimseyle konuşmadığım için sesim kısık çıkmıştı. "Evet," dedim tekrar. Telefonumu kilitleyip komodinin üstüne koydum.
İçeriye girip yatakta yanıma oturup bana döndü. "İçki ister misin?" diye sordu. Biliyordum ki beni olacaklara hazırlamak istiyordu. Kafamı iki yana salladım. "Hayır, içkiyle pek aram yoktur."
Anlaşıyla kafasını salladı ve yüzünü yüzüme yaklaştırdı, parmağı çenemi bulduğunda neden içimin titrediğini düşünmedim. Gözleri, gözlerim ve dudaklarım arasında gidip geliyordu. Beni öpmek istediğinin farkındaydım. Ona onay verircesine biraz da ben yaklaştırdım kendimi. Kendimi geri çekmem ya da utanmam gereken bir şey olmadığının gayet farkındaydım. Ama aslında, utanıyordum.
Neyse ki iyi bir oyuncuyum, düşüncesi onunlayken aklımdan sık sık geçiyordu bu bir senelik süre boyunca.
Her ne kadar iyi bir oyuncu olsam bile, kızaran yanaklarımı gizleyemediğimi biliyordum. Gülümsedikten sonra dudakları dudaklarımı buldu. Yavaş ve dikkatliydi öpücükleri, dünün aksine. Ben de ona ayak uydurarak sunuyordum öpücüklerimi. Dilini ittirerek ağzıma giriş izni istediğinde dudaklarımı aralayarak ona istediğini verdim. Öpücüklerimiz artık derinleşmişti. Kollarımı boynuna dolayıp kendimi ona yaklaştırmadan edemedim.
"Birileri sabırsız," diye mırıldandı nefes almak için geri çekildiğinde.
Kıkırdadım. Gülerken öpmeye devam etti beni. Öpücüklerin bu kadar iyi hissettirmesi baştan beri yanlıştı. Bundan bu kadar hoşlanmam doğru muydu?
Çenemdeki elini çekip belime koydu iki elini de, beni yavaşça çekip kucağına oturttu. Bacaklarım beline dolanmıştı öpücüklerimizi sürdürürken. "Nefes kesicisin," dedi nefes nefese.
Utanıp kızardığımı görmemesi için kafamı boynuna gömdüm. Bu iyi bir kurtarmaydı ama kokusu çok güzel olduğu için boynunu da öpmeden edememiştim. Kısa ve ıslak öpücüklerimi bırakmaya başladım boynuna. Kesik bir inleme bıraktığında dudaklarım yukarı kıvrıldı. Birilerinin hassas noktasını bulmuştum anlaşılan. Tam da o anda kendimi ona bastırdığımda belimdeki bir eli okşayarak saçlarıma kadar çıktı, diğer eli de kalçamı kavradı. Saçlarımı sıkıp beni daha da boynuna bastırırken öpücüklerimi biraz daha uzattım ve hafifçe emmeye dönüştürdüm.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boys like u | taegi
FanfictionBiraz daha yaklaştırdı sandalyesini yanıma, dudaklarını kulağıma yaslayıp fısıldadı. Bardaki gürültüye rağmen söylediklerini duymamam imkansızdı. "Benim olmak ister misin?" O gece evde uyumadım.