uyandım.
günlerdir uyumuş gibi hâlsiz hissediyordum, yatağımdan kalktım. oda karanlıktı ama her şeyi seçebiliyordum. saatin tik takları beynime vuruyordu, susamıştım, mutfağa gitmeliydim. kapıya yöneldim. kapı kilitliydi.
kapıyı zorladım, kapı kımıldamadı bile. anatharın yerini hatırlamaya çalıştım. kapının solundaki komodine bakmak istedim, çekmecesi kilitliydi. odanın içinde aranmaya başladım. kafam karışmıştı, ben kapıyı kilitlememiştim, kilitlesem bile anahtarı üzerinde olurdu. hem, evde yalnızdım, neden kapıyı kilitlemek isteyeyim ki?
kitaplığımdaki yeşil vazoya baktım, içinde bir anahtar vardı. anahtarı alıp kapıya yöneldim. kapıya uymuyordu. biraz daha paniklersem, kapıya tekme atacaktım... soluma baktım, önce kilitli çekmeceye, sonra da elimdeki anahtara. bunu denemekten bir zarar gelmezdi. anahtarı çekmecenin kilidine soktum. çekmece açıldı. içinde sadece mavi bir kutu vardı.
kutuyu elime aldığım an beynimde bir çınlama patladı, yere düştüm. bir an her şey karardı.
ses bitti. bir uğultu vardı. gözlerimi açtığımda gördüğüm şey ise dehşet vericiydi: bütün duvarlar erimişti, kapı parçalanmıştı, odamdaki her şey yok olmuştu. geri döndüğümde ise daha büyük bir irkilme yaşamıştım: yatağım da neredeyse erimişti ve içinde bir iskelet yatıyordu.
içimdeki ses tek bir soruya odaklanmıştı.
"gerçekten uyanık mıyım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
deep sleep.
Paranormaluyandım. sanki günlerdir uyumuş gibiydim. odam karanlıktı, ama her şeyi görebiliyordum. uyandım. bu uyanışım, her şeyi değiştirecekti.