ATEŞ VE SU

2.3K 78 13
                                    

                                                       -SU-

bandırma doğduğum şehirdi buraya son kez bakıyor olmak  ve eksik gidiyor olmak  çok kötüydü doğduğum evdeki hayatımın sonundaydım yepyeni bir başlangıçla eksik kalan yanlarımı hiç bilmediğim bir şehirde "İSTANBUL'da" tamamlıycaktım.

Adım su annem bir göl kenarında doğduğum için bu ismi bana yakıştırmıştı  oysa ismim kadar saf ve temiz bir hayatım yoktu.annem ve ekrem bey geçen yaz evlenmiş bende iki üvey kardeşe sahip olmuştum.

sahra ve sinan  ikiside tuhaftı daha yeni yeni alışmaya çalıştığım ekrem beyi benden kıskanıyorlardı benim bir babam vardı tabi hala yoşıyorsa... sahra beni oldum olası sevmemişti her saat başı kavga eder dururduk oysa şimdi yanımda olmasını hatta hayatta olmasını diliyordum.sinansa oldukça sessiz ve uzaktı neredeyse aynı evin içinde birbirimizden bir haber yaşıyorduk.

doğum günleri pastalar mumlar dilekler özeldi değilmi? size iyiki doğdun demeleri benim için anlamını yitirmişti bu kelimeler.doğum günüm artık hatırımda ailesi katledilen bir çocuğun çaresizliği olarak kalıcaktı.

18.yaş günüm aylardan haziran en sevdiğim mevsim güzel bir yaz sabahıydı herşey olağan üstü iyiydi sahrayla hiç atışmamıştık sinanla birbirimizi farketmiştik.

kahvaltıda gülen yüzler pek alışık değildim neredeyse bir aile olduğumuzu düşünecektim fırtına öncesi sessizlik derler ya tamda öyleydi.

ekrem beyin korumaları çiftlik evinin dört bir yanını sarmıştı onun hep korktuğu birşeyler vardı haksızda sayılmazdı ölümüne para kazanan biriydi .

bana karşı hep kibardı inceliğini o sabahta göstermiş beni hediyelere boğmuştu birde akşam parti vericeğini söylüyünce buna sahra bile sevinmişti  olucaklardan habersiz okula gitmiştik.

ve büyük bir neşeylede eve döndük ama ters giden birşeyler vardı evin etrafında tek bir koruma bile yoktu mutluluğum geride kalmıştı giriş ve salon boylu boyuna kandı annem ve ekrem bey asılmış bir şekilde duruyorlardı kıyafetlerinden akan her bir damlanın sesi hala kulağımdadır

polislerin etraftaki insanların beni tutmasına kadar herşey bir kabustu benim için.olayın gerçekliği gözlerimi karartırken ilk ve son kez ağlamıştım o günden sonra hiçbir güç ve hiçbir acı beni ağlatamamıştı.

sonrası çok hızlı gelişmişti sahra ve sinan kayıplara karışmıştı bende istanbuldaki dayım selimin yanına yollanmıştım tek akrabam beyoğlunda bir türkü bar sahibiydi.

son paramıda taksiye verip dayımın mekanına geldim ekrem beyin nüfusunda olmadığım gibi vasiyetinde geleceğime dair  bir güvencede yoktu  bu yüzden beş parasız  türkü barın kapısında dkiliyorum cesaretimi kimbilir nerde unutmuştum asfaltla birleştim neredeyse kapıdaki iri yarı adamlar  beni süze süze bir hal oldular bavulumu yolda takur tukur çekiştirerek önlerinde durdum.

valla adam bir otursa üstüme pestilim çıkardı o derece  melül bakışlarımı iki adam üzerinde gezdirirken hafif yaşlı olanında karar kıldım.

SU-selim beyle görüşebilirmiyim? sesim aç kalan bir kedi yavrusunun ciyaklaması kadar garip çıkmıştı adam suratıma anlamaışcasına baktı

X-ne işin var selim beyle ufaklık

SU-dayım olur kendisi... adam birden korkunç bir kahkaha patlattı. geri geri gidip yutkundum.

X-selim bey yok başka zaman gel diyip yanındaki adama baktı bavulumu çekiştirerek sokakta ilerledim.

aman ne iyi koskoca şehirde ne bok yiyiceksem.

daha sakin bir sokağa girdiğimde seslice düşünmeye başladım akraba kıtlığı yaşıyan bir benmi varım acaba yani neden bukadar boktan hayatın ortasındayım neden annem yanımda değil.

birden küfürle karışık bağırma sesleri duydum korkudan buraya düşüp bayılabilirim

çocuk altındaki adamın boynuna bıçağı dayamış tükürükler saçarak bağırıyordu alttaki adam iniltilerinin  arasında "ateş yapma yalvarırım" diyordu . adı ateş demek  ayy ben niye hala burdayım arkamı dönüp ilerliyicekken omzumdaki elle gözlerimi yumdum.

ona doğru döndüğümde başımı kaldrıp bakamıyıcak kadar çok korkuyordum kokusu içime işlerken iyice korkmaya başlamıştım elindeki bıcakla çenemi yukarı kaldırdı.

ikinci bir şok daha çocuk cennetten falan düşmüş olmalıydı karanlığı aydınlatan mavi gözleri ve pembe dudaklarını gizliyen kirli sakalları bütün şehvetiyle karşımdaydı

kimdi bu ? bir hırsız? yada bir katil?

ATEŞ-efendim

SU-hay aksi !!!

ATEŞ-hassiktirrr  

oha öküz hassiktir dedi ya ben burda korkudan inim inim inlerken o benden korktu bi dakka benden niye korksu-

sözümü tamamlıyamadan kolumdan kaptığı gibi sürüklemeye başladı giderken yerdeki adamada bir tekme savurdu.

SU-bavulummmmmm hey dursana sana diyorum izbandut 

ATEŞ-kapa çeneni kızım

SU-seni adi herif yoksa beni kaçırıyormusun?

farklı bir sokağa girdiğimizde benı duvarla kendi arasında sıkıştırdı tirtir titriyordum ve yaz yağmuruda sırılsıklam etmişti bizi..pardon bizmi ne ara biz olduk sus artık iç ses.

ATEŞ-bir bana hakaret etmeyi kes iki şu sikik çeneni mümkünse hiç açma ve üç artık benim için bir tehditsin güzelim...diyip yürümeye başladı.

allahın cezası hala sus diyor bavulum diyorum......

SU-seni pislik seni hıya- bana dönmesiyle sesimi kesip başımı önüme eğdim.

SU-kıyafetim yok diyip sallanmaya başladım gözlerimi çocuğun kaslarından ayırıp gözlerine dikiverdim.

acaba özgüven patlaması falanmı yaşıyordum yoksa normalde yapıcağım bir iş değildi birde konumuma bakarsak ayaklarına kapanıp beni öldürmemesi için yalvarıyor olmalıydım.

ATEŞ-umrumda bile değil illaki bulursun evde birşeyler olmadı çıplak gezersin.

gözlerim bir anda pörtleyiverdi utançtan ceketime dahada sarıldım... EV Mİ DEDİ LAN.

SU-bir evim yok.

ATEŞ-ona ne şüphe evi olan bir kız burda gezmezdi zaten.

SU-çok kabasın diyip kollarımı göğsümde birleştirdim.

ATEŞ-tam bir belasın ve yüksün işimiz var seninle ayrıyetten çok konuşuyorsun birdaha sus demelimiyim.

SU-birdakika bu ev seninmi neden karanlık ayağıma basıyorsun izbandut...........

işte benimde tuhaf istanbul maceram böyle başlamıştı......

EVET YB GELDİ UMARIM BEĞENİRSİNİZ YORUM BEKLİYORUMM :))

AHLAKSIZ HAYATLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin