2.BÖLÜM/2 'NOT'

579 165 10
                                    

Okuldaki bütün öğretmenler
12. sınıflara ceza vermekten kaçınıyorlardı. Tabii bunun en büyük sebebi de son senelerinin olmasıydı. Bunu fırsat bilen 12. sınıflar da başlarına buyruk hareket ediyorlardı.

Okuldaki bir kaç öğretmen dışında, diğer öğretmenler bu öğrencileri başlarından savıyorlar, bazıları sadece çalışkan ve gelecek vaat eden öğrencilerle ilgileniyorlardı. Geriye kalan tembel öğrencilerin cehenneme kadar yolu vardı. Ama en tembelleri bile bu acımasız sistemin farkındaydı ve bu yüzden onlar da boş vermişlerdi.

Caner de bunun farkında olduğu için çaba göstermiyordu. Adam akıllı hiçbir derse çalıştığı söylenemezdi. Zaten onun ders çalışıp çalışmadığını umursayan da yoktu.

Mesut, koridorda oyalanmadan hızlıca sınıfına gitti. Caner ise daha yavaş  bir şekilde sınıfına doğru ilerledi. Tam kapıyı çalıp, içeri girecekken koridorda Gökhan'ı gördü.

Şaşkın bir şekilde Caner'in yanına gelen Gökhan;

"Ne yapıyorsun, ilk iki ders bugün boş ya unuttun mu?" dedi. Aslında dersleri tarih olmasına rağmen rahatsızlanıp gelemeyen öğretmenlerinin, öğrencilerinin 'boş ders' tanımlamasını yapmalarında herhangi bir suçu yoktu.
Sadece liseli öğrencilerin lugatında olan, öğretmeni olmayan derslere verilen bir addı boş ders...

Caner, hatırladığını belli eden yüz ifadesi ile Gökhan'a bakıp kapıyı sertçe açtı. O zamanlar yakın olmadığı Gökhan'ı ilerde gerçek bir dost gibi benimseyeceğini tahmin bile edemezdi çünkü sınıftaki hiç bir arkadaşıyla yakın değildi.

İçeri girince ister istemez gözü Mesut'a takıldı. Sanki hiçbir şey olmamış gibi sanki yüzü gözü dağılmamış gibi arkadaşlarıyla kahkaha atıyordu. "Arsız!" dedi içinden;

"Bir de bana söylerler. Bu şerefsizden ala arsız mı olur, hemde dayak arsızı."

Suratına kötü kötü bakıp yavaşça yerine oturdu. Tam başını sıraya koyup tekrar uyuklayacakken yanına, sinirlendiği her halinden belli olan Hande geldi.

"Caner niye yaptın bunu?

"Ne yapmışım?"

"Hadi Mesut'u dövmeni anlarım." dedi, Mesut'a tiksinmiş bir şekilde bakarak. Zaten arkadaşları haricinde sınıftaki hiç kimse hoşnut değildi Mesut'tan.

"Ama sınıfın önüne gelmiş bir kıza neden bağırırsın anlamam?"

"Ben onu öyle kapının kolunu tutmuş bir şekilde görünce, o pisliğin arkadaşı zannettim."

Bu cümleyi kurduktan sonra, kulağa ne kadar da saçma geldiğini anladı. Genede aklına şu an gelen bir şüpheyle söylemiş bulundu. Zira o an da aklına böyle bir şey gelmemiş, sadece Mesut'a giden yolda önünde bir engel gibi durduğu için bağırmıştı.

"Yapma Allah aşkına, Mesut ne zamandan beridir 10. Sınıflarla arkadaşlık yapıyor? Hem, kızın yüzüne dikkatlice bakmadın herhalde... Onun, Mesut gibi biriyle ne işi olur."

Bunları söyledikten sonra kısa bir süreliğine Caner'e baktı. Sonra da yarım bıraktığı testini çözmek için sırasına geçip oturdu.

Birazcık da olsa düşününce Hande'nin haklı olduğunu anladı.
Ne işi olurdu öyle bir kızın Mesut'la... Pek de düzgün görünüyordu hani. Serseri kızlara da benzemiyordu. Ders boyunca düşünüp durdu. Böyle gereksiz hareketlerle, önüne gelene çıkışan biri değildi. Ayağına atılan taşın sahibine bakıp ona göre yargılardı karşısındakini. Öyleyse ayıp mı etmişti o kıza? Kendisine herhangi bir taş atmadığı halde ona bağırarak.

KİMLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin