24- "Sarsıntı"

357 58 41
                                    

           — YİRMİ DÖRDÜNCÜ BÖLÜM —

Sonsuzluğa uzanan bu yolculuğunun bir gün sona ereceğini biliyordum.
Korkulardan kaçmak yersizdi, gerçeklerden kaçmakta olduğu gibi tüm bu olanların benim başıma gelmesi hayatın en büyük şakasıydı sanırım.

Ama ben gülemiyecek kadar acıya batmış bu cahenneöin günahlarında yoğrulmuştum.
Kimsesiz kalmak sorun değildi sorun sevdiklerimin beni sevmemesiydi.
Terk edilmek, yüz üstü bırakılmak hep yaşadığım şeylerdi.

Acı daha ben doğduğum andan itibaren ruhuma işlenmişti.
18 yıl boyunca da daha da derine işlenmekten öteye gidememişti.
Kabuk tutan bu yaraların tek sorumlusu olan kişi şimdi bir yara açmıştı ruhuma bedenime izlerini kazıyıp gitmişti.

Korkaktım, acizdim, savunmasız ve güçsüzdüm. Hiç bir zaman kendimi koruyamamış onun önüne itmiştim kendimi hem ruhumu hem bedenimi mahvetmişti bunca yıl.
Taşıdığım tüm izlerin silik birer anısı vardı.
Yaralar bir gün kabuk tutuyordu elbet yeniden kanatıncaya dek.

Kulağımda çağıldayan ses çok yakından geliyordu hiç susmadan konuşan birini andıran bu ses telefonuma aitti.
Ardı ardına çalan telefonumla gözlerimi araladım.
Parkeyle yüz yüze gelirken kafamı hafifçe oynattım fakat ağzımdan bir inleme döküldü boynum tutulmuştu.
Ne zamandır burada yattığımdan habersizdim.

Boynumu hafifçe oynatım tüm gücümle kendimi yattığım yerden kalkmaya zorladığımda başaramdım. Yeniden parkeye düşerken telefonum bir daha çalmaya başladı.
Kapının önünde duran çantamın içindeki telefona ulaşmak için elimi parkeye koyup bedenimi sürüklediğimde karnım sızladı.

Dudaklarımdan dökülen iniltiler eşliğinde çantamın yanına sürüklendim.
Elimle çantaya uzanıp telefonu bulduğumda yeniden çalmaya başladı arayana baktığımda araftı.
"A-araf" kelimeleri seçemediğim o anlarda ağzımdan inlercesine dökülen ismi kulağımda çağladı.

"Lanet olası telefonu neden açmadın" sesinde farkettiğim teleş mıydı?  Öfkeli sesi kulağımı yokladığında yanağımı parkeye yasladım.
"Özür dilerim" ağlamaklı çıkan sesimde sadece acı vardı kopkoyu bir acı.

"Ezra sen iyi misin" sesindeki öfke yerini saf endişeye bırakırken bir yandan da küfür mırıldanıyordu.
"Geliyorum" diyerek telefonu kapadığında ona söylenicek halim bile yoktu.
O kadar yorgun ve bitkindim ki kolumu oynatıcak gücü bulamadım kendimde aciz bedenim parkeye yayılı halde kalırken gözümden akan bir damla yaş yanağımı ıslattı.

Ben zavallıydım, acizdim bedenimi ruhumu kemiren insanlara yem ediyor ben daha çok mahvetmelerine izin veriyordum.
Ardı ardına akan yaşları güçlükle silip yeniden kalkmayı denedim.
Arafın beni böyle görmesini istemiyordum.

KİRAZ ÇİÇEĞİ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin