6

4K 320 107
                                    

Ve ev faciaydı.

Meiro kahkaha attı. "Yirmi iki yaşında!"

Ablam kalçasını masaya dayamış bir şekilde duruyordu. "Başka birini bulamadın mı?"

Meiro kendini yere attı. "Birde saçı mor!"

Meiro'nun gülmesine aldırmadan ablama döndüm. "Herkes benim buraya bir bankacı ya da iş adamı getireceğimi düşünebilirdi."

Ablam ellerini kaldırdı. "İtalyanca konuş tanrı aşkına!"

Gözlerimi devirdim. "Yani demek istediğim Roanld gibi tipleri her zaman bulabilirdim."

Meiro kahkaha atarak yerde süründü. "Annemin yüzünü gördünüz mü?"

Ablam kaşlarını çatarak bana baktı. "Tüm gayretin, çok farklı birini karşımıza çıkartmak mıydı?"

Kafamı salladım. "Evet, sonuçta ben gençliğini yaşamayan bir işkololiğim."

Merio bir kahkaha daha patlattı. "Öleceğim! Bu aptal yanlışlıkla bile flört edemiyor!"

Ablama döndüm. Bir anda gelen patronluk havam biraz büyük oynamamı sağladı. Sinirle Meiro'ya döndüm.

"Beceriksiz ve beş parasız ressam bozuntusu olmak hayatında çok yer açtmış kic seninde flört gibi yeteneklerin gelişmiş. Görüyoruz, her gün başka kadın."

Ablam elini ağzına koydu. "Yüce İsa!"

Meiro bana baktı. Ayağa kalktığı anda dikleştim ve kollarımı göğüsümde birleştirdim. "Michael'a seni üzerse, derisini yüzeceğimi söyledim. Fakat vazgeçtim üzsün."

Gülerek onun koluna dokundum. Bir an ikimiz de böyle bir yakınlıktan rahatsız olup birkaç adım geri gittik. "Bizim, bildiğimizi ona söylemedin mi?"

Kafamı hayır anlamında geri attım. "Hayır söylemedim."

İngilizce konuşmama karşın ablam bana sert bir şekilde göz devirdi ve yavaşça çalışma odasından çıktı. "Annem bir şey demeden çıkalım."

Tam o sırada annem içeri girdi. Üçümüz de şaşkın bir halde anneme baktık. Meiro dikleşti.

"Chianti hariç ikiniz de çıkın."

Meiro ve Veronica koşarcasına çalışma odasından çıkarken öldüğümü yavaşça hissettim. Gri saçlarını arkadan toplamış, sert bir topuz yapmıştı. Bunun kültürlerce anlatımı vardı. Bizim kültürümüz de güç demekti.

Babam öldüğünde, annem saçlarımızı kısacık kestirmişti. Bize şimdi ayaklarınızın üzerinde durun demişti. Ve annem o arkadan topladığı sert topuz ile gücün simgesiydi. Çok acı görmüş, çok yara almış bir kadındı.

Siyah elbisesi ile bana  doğru geldiği amda bacaklarım titredi. Mükemmel diksiyonu ile bana doğru fısıldadı. "Chianti Delora Tollear."

Bunu duyduğum anda çocukluğuma gittim. Annemin camiadan arkadaları ile otururken bir terbiyesizlik yaptığım anda annemin her kelimeyi basarak duyduğum ismimi bir kez daha onun ağzından duydum.

"Ne yapıyorsun?"

"Anne,"

Ve beklediğim o söz geldi. "Sen benimle dalga mı geçiyorsun!"

Call Me VogueHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin