Jackson, danslar için takla hareketlerini yaparken yine başarısız olmuş hatta neredeyse düşüyordu. Mark olduğu yerden hızla kalkıp ona doğru hareketlenmişti fakat Jackson onu görmemiş çalışmasına devam etmeye başlamıştı. Büyük olan üzüntüyle başını önüne eğip kalktığı koltuğa geri oturdu.
Telefonunu çıkarıp internette kendi adlarını aradı. Hayranlar yine onu ve Jackson’u shiplemiş değişik fotoğraflar paylaşmışlardı. Hatta onlara bir çift adı bile bulmuşlardı. Mark dudağının içini dişleyip başını kaldırdı. Herkes Mark’in Jackson’dan hoşlandığının farkındaydı. Ama Jackson onu önemsemiyordu.
Büyük olan yanına gelen küçüklerine bakmak için başını onların bulunduğu tarafa çevirdi. “Hyuung. Hayranlar senin Jackson’a olan bakışlarının farkında. Yüzündeki sırıtışında.” Lider parmağını kaldırıp kendinden büyük olan çocuğun yüzünü işaret etti. Arada sevgilisinin koluna dolanmış bir şekilde duran Youngjae kıkırdamaya başlamıştı.
“Ona bu kadar yüklenme.”
Mark, çatılan kaşlarıyla ikisine bakmaya başladı. Ama yeni çift ona aldırmayarak yanından uzaklaşmıştı bile. Sıkıntıyla saçlarını karıştırdıktan sonra hala takla için çalışmalar yapan çocuğu inceledi. Yine hata yapmıştı. Jackson ise hata yaptığının farkındaydı. Mark’ın onu izlediğinin de. O bakınca bütün hareketleri birbirine karıştırıyordu. Belki ondan yardım isterse düzelebilirdi.
“Bana yardım eder misin?”
Jackson Mark’ın onu reddetmeyeceğini biliyordu. O gruptaki ya da başka bir yerdeki ondan yardım isteyen kişileri asla reddedemezdi. Ve bu küçük olanın büyük olanda nefret ettiği şeyler listesinde birinci sırada geliyordu. Mark ona doğru gelirken bir anda Jinyoung onu çekeleyerek bulundukları ortamdan uzaklaştırmıştı.
Bazen aynı grupta olmalarına rağmen Jinyoung’u boğazlayası geliyordu. Sürekli Mark’a yakın davranıyordu ve Mark’ta ona yakın davranmasına izin veriyordu hatta o da yakın davranıyordu. Jackson sinirle olduğu yere çöktü. Elinde olsa Mark’ı yatağının içinde saklamak istiyordu.
Fakat hala neden bu kadar kıskanç olduğunu ve midesinde tepinen gergedanların sebebini kendine itiraf edememişti. Bunu Jaebum’a sorduğunda ona aşık olduğunu söylüyordu fakat buna inanmak istemiyordu. Ama tek bildiği ve inandığı şey ise kimsenin Mark’a dokunması ve gülümsemesini görmek istememesiydi.
Büyük olan, küçüğünün elinden kurtulduğunda onu bekleyen çocuğun yanına hızla yürüdü. Jackson onun yanına geldiğini gördüğünde gülümseyerek büyüğüne baktı. Mark onun gülümseyen yüzünü gördüğünde kalbinin teklediğini hissetti. Jackson’a her geçen gün daha çok bağlanıyordu. Daha çok seviyordu. Elini uzatıp küçüğünün yerden kalkmasına yardımcı olduktan sonra hareketlerde yardımcı olmaya başladı.
Jackson, Mark’ın ona en basit yollarla göstermesinin sonucu artık hata yapmıyordu. Fakat o anda Jinyoung gelip kolunu Mark’ın beline dolamıştı. “Çalışmanız nasıl gidiyor?” Mark onunla gülümseyerek konuşurken Jackson ise göz devirme isteğini bastırarak eşyalarını toplamıştı. O günden sonra Jackson Mark’la bir daha yalnız kalamadı.
**
Kırmızı saçlı çocuk tişörtünü giydikten sonra saçları gibi kırmızı olan kanepeye uzandı. Evde sadece o ve Jackson kalmıştı. Uzun süredir onunla baş başa kalmamıştı. Ama ne zaman Jackson’ın bir şeye ihtiyacı olsa ona fark ettirmeden ihtiyacının giderilmesinde yardımcı olurdu. Geçen gün Jackson uğurlu şapkasını gösteri esnasında düşürüp kaybetmişti. Mark ise gösteri bittikten sonra her yerde o şapkayı aramıştı.
Bulduğunda ise şapkayı kendi vermek yerine liderlerinden küçüğüne vermesini tembihledi. Her ne kadar ona fark ettirmeden yapmaya çalışsa da Jackson bunların çocuğunu onun yaptığını tahmin edebiliyordu. Ama hayranlar Jackson ve Mark’ın kavga ettiğini düşünmeye başlamıştı.
“Mark..”
Jackson’ın ona seslenmesiyle düşüncelerinden sıyrılıp ona endişeyle bakan çocuğa döndü. “Efendim?” küçük olan büyüğünün yanına doğru yaklaştı. Koltuğa oturduğunda hala söyleyeceklerini toparlayamamıştı. Ama ya reddedilirse? Aynı gruptalardı, bütün gün aynı yurdu paylaşıyorlardı ve üstüne üstlük aynı odada kalıyorlardı! Duygularının karşılıklı olmaması sonucunda çok zor zamanlar yaşayabilirlerdi.
O gruplarının en büğüyüydü ve daha iyi bir başarı elde etmeleri için Jackson’u destekliyor olabilirdi. Duygularını yanlış anlamış olabilirdi. Fakat denemeden bunları bilemezdi.
“Senden hoşlanıyorum hyung..”
Büyük olan küçüğünün sözleri üzerine bir ya da iki dakika boyunca hiç tepki vermemiş küçüğünün söylediklerini algılamaya uğraşmıştı. Jackson, Mark’ı seviyordu. Ne kadar inanması zor gözükse de bu böyleydi. Ve az önce küçüğü ona itiraf etmişti. Mark yüzüne yayılan gülümsemeye engel olamadı.
“Beni mi?”
Ağzından çıkan bu iki kelime üzerine küçüğü sadece kafasını sallamakla yetinmişti. Mark yüzündeki aptal gülümsemeyi bastırmaya gerek duymadan kollarını yanında oturan küçüğünün bedenine hızla doladı. “Bende seni.” Mark beline hayalini kurduğu sıcak kolların dolanmasıyla yüzünü küçüğünün boynuna gömdü.