2.BÖLÜM / 3 'ŞEMSİYE'

504 158 22
                                    

Ela, Gökhan'ın yanına gidip, sınıfın kapısının eşiğinde onunla Elif'in istediği defter hakkında konuştu.

Gökhan'la  biraz sohbet ettikten sonra etrafına bakındı ama ortalıkta Caner'i göremedi. Gökhan içeriye defteri getirmek için girdiği sırada Caner, sinirlenmiş bir vaziyette yumruğunu sıkarak sınıfına doğru geliyordu.

Bunun sebebi de neredeyse Mesut'la tekrar kavga etmeye yeltenmesiydi. Ama olası bir kavga olmadığı için sinirini yuta yuta yürüyordu. Ela Caner'in bu sinirli halini görünce bir iki adım geri atarak gerildi.

"Eğer bir daha bana bağırırsa bu kez onunla kavga ederim."

Kendi kendine bunu söyleyerek hızla yüzünü başka bir tarafa çevirip, alacağı şeyi de unutup yürüdü. Sınıfına gitmek istiyordu, kendine verdiği bu saçma karardan dolayı kızdı.

"Ne işim var benim burada."  dedi içinden. Gitmek için hızlı davranmıştı ama Caner onu çoktan fark etmişti. Vücudunu yakan sinir onu görünce bir anda uçup gitti.

"Şey... Baksana... Bir dakika... "

Ela aldırış etmeden yürümeye devam etti. Caner, daha fazla dayanamayarak: "Yeşil gözlü tavşan!" diye arkasından bağırdı.

Genç kız, duyduğu şeyle olduğu yere adeta çivilenmiş gibi durdu.

"Ne?"

Sesinin tonu sinir ve şaşkınlık arasında bir yerdeydi.

"Tavşan dedim, duymadın mı?"

"Sensin be tavşan!"

Çaktırmadan diliyle dişlerini kontrol etti. Hayır, dişlek bir kız değildi. Öyleyse bu çocuk neden ona tavşan diyordu. Bir müddet durduktan sonra bütünüyle Caner'e döndü. Yüzündeki çarpık gülümsemeyi fark edince de iyice sinirlendi.

"Dişlek miyim ben ne tavşanı?"

Caner, Ela'nın bu tavrı karşısında  gülümsemesine engel olamadı.

"Ne alakası var. Birini tavşana benzetmek için illa dişlek mi olması lazım."

Ela, iri olan gözlerini daha da açarak adeta, 'benim  nerem tavşana benziyor' der gibi baktı.
Caner de bu manidar bakışları anladığında açıklama yapmaya çalıştı.

"Hani sana geçen bağırdığımda... Sen korkmuştun ya... İşte, o zaman sanki gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi baktın. "

Ela bu duyduklarına hala anlam veremeyerek bakarken, Caner de yüzündeki gülümsemeyi bozmadan daha ciddi bir şekilde konuştu:

"Yani ne bileyim... Aklıma tavşan geldi işte... Adını da bilmediğim için böyle seslendim."

Ela, bu kez sinirleri bozulmuş bir şekilde gülmeye başladı. Öyle bir güldü ki, bu bulaşıcı gülüş Caner'e de sıçradı. İkisi de anlam veremedikleri bir şekilde kesik kesik gülmeye başladılar.

Caner, bir anda kendini durdurarak: "Ben... kusura bakma geçen gün sana bağırdım..." Sözünü daha tamamlamadan, Ela: "Sorun değil, olur öyle yanlış anlaşılmalar. Hem ben o kadar da takılmadım. Artık özür dilemek zorunda değilsin. " dedi.

Bunları yüzünde sıcak bir gülümsemeyle söylerken, takılmadığını söyleyerek, küçükte olsa yalan söylemişti.  Caner susup hiçbir şey söylemeden, öylece baktı içinin ısındığını fark ederek.

Tüm bunlar yaşanırken, Gökhan kapının eşiğinde çaktırmadan onları seyrediyordu. Konuşmanın seyrinin iyiye gittiğini anlayınca da:

"Ela, defteri getirdim!" dedi yüksek bir sesle.

KİMLİKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin