Tüm parıltısıyla gökyüzünü aydınlatan dolunay,yıldızlara göz kulak oluyormuş gibi tam ortalarından durup bekçilik yapıyordu. Neredeyse göğe değen yeşil ulu ağaçların ararsından süzülüp gelen o serin esinti,bir kelebeğin bedeni kadar narin olan saçlarını okşuyordu. Gözlerini mezarlığın da ki girişindeki büyük demir kapının üzerindeki haca baktı. Hafifden hafifden kendini hissetiren yağmur damlaları hacın üzerindne akıp gidiyordu. Demir kapıya doğru ilerledi. Ne yaptığını bilmiyordu. Demir kapının dağlam kolunu tuttu. Aşağıya kolaylıkla indirdi. Bir başkası bunu denemiş olsaydı büyük bir çaba göstermesi gerekirdi. Çünkü normal birinin bu kolu kolayca aşağıya indirmesi neredeyse olanaksızdı. Böyle birşey olsaydı bile anormal karşılanabilirdi. Toprağı ıslatan yağmur damlaları,yerde çamurun oluşmasını sağlamıştı. Giydiği siyah cübbein etekleri yerlede sürünüyordu. Uçları çokta çamur olmuştu. Eteklerini toplamaya gerek duymadı. Yağmur damlaları artıkça toprak çamura dönüşüyor, ayakkabılarıyla beraber cübbesinin etekleri çamura batıyordu. Bu onun hareket etmesini zorlaştırıyor gibiydi. Bunlara hiç aldırmadan devam etti. Mezarlığın ortasından ve çevresinden bulunan heykeller artık onu korkutmuyordu. Heykellere göz gezdirdi. Baykuş ve rüzgar sesiyle oluşan uğultular sanki heykelleri konuşturuyordu. Birkaç heykellere baktıktan sonra gözlerini mezarların üzerinde gezdirdi. Mezarlara bakarken aynı zamanda yürümeye devam etti. Büyükannesi ve büyükbabasının mezarına gelmişti. Oldukça ihtişamlı mezarları vardı. Korkunç ama aynı zamanda ihtişamlı. Büyük annesinin mezarının başına oturdu. Dizlerini toprağın üzerine koydu. Ağlamıyordu. Yüzü solgun bedeni de her zamankinden daha soğuktu. "Zaman ilerledikçe işlediğim günahların sayısı artıyor. Öldürüyorum,işkence ediyorum,acı çektiriyorum ve bunları yaparken hiçbir tereddüt duymuyorum. Aksine hepsini yaparken zevk duyuyorum. Daha çok istiyorum büyükanne. "Bunları büyükannesine yaşarken söyleseydi onunla büyük bir gurur duyardı. Hala duyuyordu. Gözlerini büyükannesinin mezarından ayırmadı. Ta ki o sesi duyana kadar. Hiç bir ses bu kadar çekici bu kadar baştan çıkarıcı olmazdı. Arkasını döndüğünden onun beyaz pürüzsüz yüzünü gördü. Yüzünde hiçbir kırışık dahi yoktu. Ayağıya kalktı. Ona doğru yavaş ve sakin adımlar aldı. "Bundan sonra daha fazla Leira. Daha fazlası demek ölüm demek. "Bu sözün devamını biliyordu. Büyük annesine bırakmadan kendisi tamamladı."Ölüm demek öldürmek demek ! "
diyerek büyük annesine baktı. Gözlerini kapatıp açtığından onun orda olmadığı gördü. Arkasını döndü. Mezara baktı. Birkaç dakika bakmaya devam etti. "Seni canlandırmak için yeryüzündekileri öldürmek gerekiyorsa hepsini öldürürüm büyük anne ! Gerekirse kendimi bile !"diyerek ulu ağaçların arasında dolanmaya başladı.