O ıssız evde beni sevmeye çalışacağını kabul ettiğini, boynuma baktıktan sonra tekrar öpücük kondurmasıyla ifade etmiş oldu. İçime dolan mutluluğu nasıl ifade edebilirdim bilmiyordum. Yoongi'nin cinsellik ifade etmeyen davranışları beni öyle bir mutlulukla dolduruyordu ki her seferinde nefessiz kalıyordum. Buna devam etse bile her seferinde şaşıracağımdan ve bu mutlulukla tekrar dolacağımdan emindim.
Boynuma değen dudaklarını çektikten sonra kıkırdadım. O da bana güldü ve harika hissettim. Tekrardan.
Sonrasında telefonu çaldı ve gitmesi gerekti. Ben de tek başıma eve dönmüştüm. Gitmesi her ne kadar üzücü olsa da, içimdeki bu mutluluğu, Yoongi'nin boynumu öperek bana kanıtladığı şeyleri hiçbir şey bozamazdı.
Anlayışla karşıladım. Bundan sonra yaptığı çoğu şeyi. Tabii ki hiçbir zaman onu arayıp gelmesini isteme gibi bir hakkım yoktu ama emindim ki aradığımda gelirdi. Ama aramadım. Sonraki iki hafta, haftada bir kez olmak üzere toplam iki kere gelmişti yanıma ve ben umursamamıştım. Yani, tabii ki onu özlüyor ve yanımda istiyordum ama içimde birden oluşan güven minicik bir öpücüğe bağlıydı. Beklerdim, bekleyecektim de. Çünkü zaten başka şansım yoktu ve artık kendime ve ona olan güvenim artmıştı.
İkinci ziyaretinden sonra ona sürpriz yapmayı planladım. Geçen günlerde saçlarımı boyatsam mı düşüncesi geçmişti aklımdan. Kendime iyi bakıyordum, tamamen kabullendiğim bir durum olmuştu artık. Saçlarımı boyatmam da bir değişikliğe duyduğum ihtiyacın göstergesi de olabilirdi, Yoongi'nin ilgisini çekmek için bir çaba da. Ne olursa olsun, karar vermiştim.
Öyle de yaptım, saçımı boyattım. Yoongi'yi de, beni de şaşırtacak bir renge. Rengin bana yakıştığına karar vermiştim ama Yoongi'nin tepkisini de merak ediyordum. Bir yanımdan geçen eğer beğenmezse düşüncesi içimi sıkıyordu. Ama bunu öğrenmenin de yolları vardı. Eğer beğenmezse değiştirir miydim, bilmiyordum. Yoongi'nin bu seçimime saygı duyacağından da emindim aslında.
Öğrenecektim. Ama riskli bir şekilde. Yoongi'nin son ziyaretinden sonra üç gün geçmişti.
Ben bunları düşünürken telefonumun çalmasıyla irkildim. Yoongi arıyordu. Bir kaç saniye bekleyip, kime havalı görünmeye çalışıyorum ki, deyip açtım telefonu. "Bebeğim?" dedi telefonu açtığımda.
Evet, ölecektim. Yoongi'nin içime saçtığı bu duygular yüzünden. Bana sevişme dışında böyle seslenmesi yüzünden. Beni gerçekten umursadığını, bana ilgi duyduğunu düşündürtmesi yüzünden.
"Efendim?" dedim.
"Sana bir teklifim var."
Beni şaşırtacak olan o olacaktı anlaşılan. "Dinliyorum," dedim elimden geldiğince duru tutmaya çalıştığım sesimle.
"Bu akşam bir iş yemeği gibi bir şey olacak. Biliyorsun babamın bana ayarlamaya çalıştığı bir kız var. Onun ailesinin ve kendisinin de bulunacağı bir yemek. Ve ben..."
"Evet?" dedim bir kaç saniyelik sessizlikten sonra.
"Diyordum ki, acaba benimle gelir misin? Randevu gibi olur hem. Biraz yoğun olabilirim ama... Seni yanımda istiyorum Taehyung."
Söylediğiyle karnımda oluşan karıncalanmaları hissettim. İlk defa beni dışarıya çıkaracaktı. Geçen günkü gittiğimiz ıssız ev seyahati dışında dışarıya beraber hiç çıkmamıştık. O zaman da çıkaran ben olmuştum zaten. Bu harika hissettirmişti. Evet, belki de sırf kızı istemediğini ailesinin gözüne sokmak için yapacağı bir şey de olabilirdi bu ama kimin umrunda? Min Yoongi beni yanında istediğini söylemişti ve ben bu konuda pek söz hakkına sahip değildim. Beni çağırması gerçekten hoşuma gitmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
boys like u | taegi
FanfictionBiraz daha yaklaştırdı sandalyesini yanıma, dudaklarını kulağıma yaslayıp fısıldadı. Bardaki gürültüye rağmen söylediklerini duymamam imkansızdı. "Benim olmak ister misin?" O gece evde uyumadım.