on bir (kısım iki) (m)

4.1K 301 166
                                    

dün yayınladığım bölümü görmediyseniz önce onu okuyun lütfen :3

İyi görünüyordum, iyi hissediyordum ve iyi görünen bir yerdeydim. Nasıl bir yere gelmiştik böyle? Ne tarafa baksam lüks görünen insanlar veya onlardan da lüks görünen eşyalarla karşılaşıyordum. Yoongi'yle içeri girdiğimizde üzerimize çevrilen bir çok bakış vardı. Baskı. Tanrım, bunu düşünememiştim. Yoongi iş yerindeyken de ona böyle bakıyorlar mıydı? Nasıl hissettiğini tahmin bile edemiyordum. Ama, bugün bunları düşünmenin zamanı değildi. Buraya Yoongi'nin beni getirmesinin temel amacının o kızın ailesine mesaj vermek olduğunun farkındaydım. Ona yardımcı olacaktım. Tepki alacağını biliyordu ama beni tercih ediyordu.

Herhangi bir temasta bulunmamıştık. El ele değildik, kol kola bile değildik. Ama görenlerin bize çift gözüyle baktığının farkındaydık çünkü gelenlerin geneli çift olarak gelmişti. 

"Konuşmalara pek katılmamaya çalış Tae," dedi göz ucuyla bana bakarak. "O kısmı bana bırakırsan iyi olur."

"Tamam," dedim. Bunu söylemesinin nedenini anlayabiliyordum. Zaten onu rezil edecek bir şey söylemezdim ama söylediğim her şey onun iş yaşantısını etkileyebilirdi ve ben ona hiçbir şekilde zarar vermek istemezdim.

"Bu arada," dedi kulağıma eğilerek. "Ailesi ve kız bizim masamızda oturacaklar."

Bu daha iyiydi.

Altı kişilik bir masaya doğru yürüdük. İki baş köşede birer sandalye, uzun tarafta da ikişer sandalye vardı. Yoongi ile yan yana oturduk. Sofistike bir müzik etrafı sarmıştı. Pek konuşmamıştık. Yoongi tedirgin bir şekilde etrafa bakınıyordu. Arada yanımızda geçen bir kaç kişi onu selamlıyor ve kısa bir sohbete giriyor, bana da selam vermeyi ihmal etmiyorlardı. Sonra karşımıza 50'li yaşlarında bir çift oturdu. Kızın anne ve babası olduklarını anlamıştım. Yoongi yüzüne sahte bir gülümseme yerleştirdi ve ikisiyle selamlaştıktan sonra beni tanıttı. "Taehyung ile tanışın," dedi. Ben de gülümseyip kafamı eğdim selamlama amacıyla.

Baş köşelerden birine de güzel bir kız oturdu. Evet, gerçekten güzeldi. Alımlı ve bakımlı biriydi. Ne yazık ki Yoongi ile hiçbir şansı yoktu. Onunla da tanıştırıldık. Bizi yan yana görünce yüzünde bir şaşkınlık oluştu. Ama yine de onu kolayca silip sahte bir gülümseme kondurdu suratına.

"Soomin ile tanış, Taehyung." Yoongi konuştuğunda gülümsedim, en az Soomin'inki kadar sahte bir gülümsemeydi bu.

"Memnun oldum Soomin," dedim.

"Ben de memnun oldum Taehyung." Sesi bile kontrollüydü. İyi yetiştirilmişti. Bunun için bir eğitim almış mıydı acaba?

İkimiz de gülümsedikten sonra başlayan yemek servisiyle benim eğlencem de başlamıştı. Soomin pek konuşmuyor, yemekten de az az yiyorken Yoongi Soomin'in ailesiyle iş hakkında bir konuşmaya girmişti. Ben de ağzımdaki lokmayı bitirip oyunuma başlamaya karar verdim.

Sol elimi Yoongi'nin sağ dizinin üzerine koyduğumda hafifçe irkildi ve bu beni gülümsetecekti ama dudaklarımı birbirine bastırarak bunu engelledim. Elimi biraz bastırıp bacağını sıktım. Tepkilerini minimum düzeyde tutmaya çalışıyordu. Bu yüzden sadece bana uyarıcı bir bakış atıp içeceğinden bir yudum aldı.

Etkilendiğinden emindim, evden çıkmadan önce bile beni istiyordu. Bu yaptığımın hoşuna gittiğinden de emindim.

Dizindeki elimi uyarısını görmezden gelerek biraz daha yukarı çıkardım. Şimdi tepki vermemeye çalışıyordu. Ama ben onun her hareketini okuyordum, beş ay, tam beş ay boyunca vücudunu ve kendisini incelemiştim. Gözlerini gereğinden uzun bir süre kapattığında hoşuna gittiğinden iyice emin bir şekilde sağ elimle içeceğimden bir yudum alırken sol elimi biraz daha yukarı çıkardım. Artık baldırında olan ellerimin sıkışını arttırdım. Soomin'e ve ailesine bakıyordum. Yoongi konuşmasına devam ediyordu. Herhangi birinin şüphe duymadığından emindim. Elimi kasıklarına çıkardığımda hafifçe öksürdü. "İyi misin?" dedi Soomin. Gözlerimi devirdim.

boys like u | taegiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin