ece'ye ve ece'ye ve ece'ye teşekkür ederim; her bir kahrımı çektiği için.
umarım beğenirsiniz ortaya böyle bir şey atayım dedim. bu konular herkesin hoşuna gitmeyebiliyor, o yüzden emin olamadım açıkçası ama bakalıım yorumlarınızı merakla bekliyorum. eğer sequel isterseniz neden olmasın belki bağlandıkları sahneleri falan yazarım hygufjı başlık the black keys'in everlasting light şarkısından.
Harry'yi klasik melekler dışında tutmak büyük bir hata olurdu.
Yani başında halesi ve bedenine sarılı beyaz bir togası yoktu ama sırtının derinlerinden gelen kemikli, büyük kanatları kreme kaçan bir beyazlıktaydı ve evet sadece belinin etrafına sardığı küçük bir kumaştan bahsediyorsak beyaz giyindiği de bir gerçekti.
Zayn oturduğu yerden homurdanmaya başladı. "Başka giyebileceğin bir şey yok muydu?" dedi yüzünü buruştururken, manzara ne kadar güzel olursa olsun işlerinin başındaydılar Tanrı Aşkına, her seferinde bu kadar çıplak beyaz ten görmesine de ihtiyaçları yoktu.
Pixie sezdiği kıskançlıkla kıkırdamaya başladı ve yüz üstü uzandığı pamuk koltuktan Harry'ye doğru döndü. "Bu kadar süslenme ne için Styles?" Sesindeki merak ve hafif alay Harry'nin gülmesine sebep olmuştu. Daha bir şey söyleyemeden Nick yanlarında belirdi ve öne atladı.
"Harry ilk kez bir ölümlünün karşısına çıkacak!"
Melek dostlarından farklı tonlarda çıkan şaşkınlık mırıltıları ve gözlerinden okunan sevinçle karışık merak Harry'nin bacaklarını titretiyordu. Niall da uzandığı yerden doğrulup sevinçle ayağa kalktı. "Harry, bu şanslı kız kim? Lütfen söyle, lütfen," diye yalvarmaya başladığı gibi Zayn gözlerini devirdi. Onun için bütün bu neşe fazlaya kaçıyordu.
"Bir oğlan," diye düzelti Harry. Varoluşlarından beri atmayan kalbi şimdi, sebepsiz yere hareket ediyor gibiydi. Göğsünden yükselen bir şeyler boğazına birikiyor, nefesini kesmek üzereydi. "Sımsıcak bir gülüşü var, gülümsediği gibi güneş yeniden doğuyor; gözyaşları pürüzsüz elmacık kemiklerinden aktığında ne kadar kusursuz olduğunu bir kez daha fark ediyorum. Aldığı her nefeste yaydığı sıcak kokusu ondan asla ayrılamamama sebep oluyor ve O hayatımda gördüğüm en güzel, tatlı varlık."
Nefes nefese kalmıştı, anlatacağı daha çok şey vardı fakat zihninde tuttuğu bütün o anıları anlatsa sanki hepsini unutacak gibi hissediyordu. Buna asla izin veremezdi. O sadece onundu, kendi düşüncelerinden bile kıskanır olmuştu.
Bulutlar üstünde durmaları dışında hepsi duydukları sözler yüzünden kalakalmış yapacakları bütün şakaları geri yutmak zorunda kalmıştı. "Harold," diye mırıldandı Pixie.
"...Sen," dedi Zayn, en büyük günahı işlemiş gibi gözleri irileşmiş bir şekilde ona bakıyordu.
Niall, ah tabii ki de Niall, şoku atlatmış olacak ki kahkaha attığı gibi yerinde zıpladı. "Harry, bir ölümlüye âşık olmuşsun!" dedi ne konuştuğunu bilmeden. Âşık kelimesini bu kadar yoğun bir şeyde nasıl olur da basitçe söyleyebilirdi? Aşk Harry'nin ait olduğu yerde var olmuyordu fakat ölümlülerin bulunduğu yer de öyle değil miydi?
Nick hiçbir şekilde şaşırmamış gibi güldü. "Ayy, bizim Hazza bir insana mı tutulmuş?"
Harry ne kadar gözlerini devirse de gülmeden edemedi ve onu düşünmeye başladı.
Küçük meleğini.
Harry ona küçük demekte hiçbir şekilde haksızlık yapmadığını biliyordu. Nazik başı onun omuzlarına kadar geliyor, kıvrımlı ve ince bedeni Harry'nin uzun ve iri bedeni ile uyum içinde duruyordu. (Louis'nin dibine kadar girdiğinden değildi fakat odasında uzanırken onu izlemesine engel olan bir şey de yoktu ki canım.) Kumral saçları Harry'nin kanatlarından daha yumuşak gözüküyor, ellerini uzatıp ölümsüz hayatının sonuna kadar her bir telini okşayıp öpmek istemesine sebep oluyordu. İnce sesi ve aksanı ölümlü dünyasında keşfettiği, istediği kadar tekrar edebileceği bir ses kasetine doldurulmaya değer hissettiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
let me be your everlasting light
Fanfiction"Mavi," diye fısıldadı Louis, sesi olduğundan daha fazla çatallaşmıştı. Sol elini Harry'nin terli alnına uzattı ve birkaç bukleyi bir kez daha arkasına attı. "Gözlerimin rengi sıkıcı, boş bir mavi." "Bunu sana annen mi söyledi?" dedi bel gamzelerin...