Mehmet eve geldiğinde hava iyice kararmıştı. Herkes girişte oturmuş konuşuyordu Özgür ile Zeynep yoktu aralarında. Neredeydi şimdi bunlar akşamın bu saatinde?
"İyi akşamlar. Hoş geldin Ela."
"Hoş buldum Mehmet, sende hoş geldin."
"Nerde kaldun uşağum bu saate gada?"
"İşlerim vardı onları hallettim bütün gün."
"Aç misun, sofrayı hazir edeyum heman."
"Aç değilim. Odama geçip uzanacağım yorgunum."
Odanın kapısını açtığında, yüzüne ay ışığı vurmuş, pencereden dışarıyı seyreden Zeynep ile karşılaştı. Bütün gün aklından çıkarmaya çalıştığı karşısındaydı. Kapıyı yavaşça kapatarak Zeynep'in karşısına oturup onu izlemeye devam etti.
"Daha ne kadar izleyeceksin beni?"
"Ömrümün sonuna kadar" demek istedi fakat onun yerine "Ağlamışsın" dedi.
"Ağlamadım."
"Gözlerin kızarmış ve şişmiş."
"Mikrop kaptı gözlerim" diye yalan söyledi. Mehmet ayaklanıp odadan çıktı elinde yarım bardak çay ve pamukla geri geldi. Pamuğu çaya batırdı ve gözlerine uzandı Zeynep'in.
"Ne yapıyorsun?"
"Ilık çay iyi gelir gözlerini dinlendirir ağladıysan da mikrop kaptıysa da."
"İstemez sağ ol."
"Hadi da çay soğudu senin inadından" dedi ve biraz daha yaklaşıp gözlerini silmeye başladı. Zeynep pamuğu almak için Mehmet'in eline uzanınca tuttu kızın elini ve bırakmadı. Tenlerinin ilk temasıydı bu elleri karıncalanmıştı ikisinin de.
"Hep sen benim yaralarımı sardın onca zaman, bırak bende açtığım yarayı sarayım."
Zeynep gözlerini kapattı ve sustu. İzledi Mehmet kızı, ne yorgunluğu kaldı ne kafasında başka bir düşünce. Uyuşturucu gibiydi Zeynep onun için, yanındayken aklında hiçbir şey kalmıyor, gördükçe daha da bağımlısı oluyordu.
Zeynep de kapattığı gözlerini açmak istemiyordu bir daha. Bunu ömrü boyunca unutamazdı, Mehmet hem yarası hem devası olmuştu. Göz kapaklarındaki elleri çekilince açtı gözlerini ve koyulaşmış mavilerle karşılaştı mavileri. Mehmet Zeynep'in yüzünü avucunun içine aldı önce sonra yanağına belli belirsiz bir öpücük kondurup göğsüne yasladı kızın başını. Kalp atışlarını dinlediler birbirlerinin. "Acaba o kalp kimin için atıyor" diye aklına takıldı Zeynep'in. Başını kaldırdı sessizce odadan çıktı, Mehmet ne olduğunu anlamadan arkasından baktı kaldı.
"Elysa hadi eve gidelim. İyi geceler." Dedi ve evlerine doğru yola çıktılar.
"Ne oldu odada hiç sesiniz çıkmadı, öldürdün mü yoksa Mehmet'i?"
"Evet, cesedini de pencereden attım."
"Aman iyi be anlatma. Sabah kahvaltıya Özgür gelecek haberin olsun."
"Ooo ateş bacayı sarmış."
"Siz de değil mi bana da öyle geldi."
"Mehmet ile benden değil sizden bahsediyorum."
"Neyse, ben yatıyorum iyi uykular."
Sabah kızlarla kahvaltı yapan Özgür öğlen Mehmet'i alıp Trabzon'a döndü. Yığılan ve halledilmesi gereken işleri Mehmet'e verip kendi işlerinin başına geçti. Saat geç olunca yaylaya gitmek yerine evlerine gittiler. Bir hafta boyunca işler nedeniyle Mehmet sabahtan akşama kadar şirketteydi akşamda Zeynep'i görebilmek için yaylaya dönüyordu. Sürekli atışıyorlar diğerleri de bu ikisine gülüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AŞKIN SESİ VAVEYLA
Fiksi UmumKaradeniz'in iki deli, inatçı, gururlu, hırçın aşıkları Mehmet ile Zeynep. İmkansız dediği ne varsa oldu Zeynep'in hayatında. Mehmet'in beni sevmesi imkansız, aldatması imkansız dedi. Hepsi de oldu işte, kadere akıl sır ermiyordu. Önce kahkaha oldul...